Her rejim, kendine has bir topluma gereksinim duyar.

Baskıcıcı, insan hak ve haysiyetine önem vermeyen rejimler; itaatkâr, sorgulamayan, boyun eğen, iktidar sahiplerini ikonlaştıran, onlara biat eden insanlar ister.

Türkiye uzun bir süredir bu süreci ve dönüşümü yaşamaktadır, toplumun önemli bir kesimi bu kıvama getirilmek istenmektedir.

Bunun içindir ki,

Muktedirler, büyük görkemli saraylar yaptırırlar. O saraylar da yaşarlar ki, insanlar o sarayın ihtişamı karşısında kendilerinin ne kadar önemsiz, "hiç" ve o sarayda yaşayanların ne kadar yüce, "muhteşem" oldukları duygusuna kapılsınlar... İşin komedi alanına giren yanı ise, bu muktedirlerin sıklıkla kendilerine "milletin hizmetkarı" demeleridir..

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Büyük Türk Milleti" diye seslendiklerinin kafasına kafasına 250 gramlık çay paketleri fırlatılması da aynı operasyonun bir parçasıdır.

Çağdaş toplum, "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" bireylerden oluşur. Kul, köle, yanaşma, müritlik ilişkilerini ret eder. Toplumsal örgütlenmesini ve kurumlarını bu anlayış çerçevesinde şekillendirir. Toplumun yardıma muhtaç kesimlerine yardım yaparken, yardımı alanın insanlık onuruna, haysiyetine zarar vermemeyi esas alır. Bunu İşsizlik Sigortası, aile sigortası, burs gibi yollardan yapar. Kendisine yapılan yardım ve korumacılıktan dolayı kimsenin biat etme ve eziklik duyma duyguları yaşamasını istemez. Kendi devletinin kendine yaptığı yardım diye algılamasını ister...

Günümüz iktidarı, sosyal yardım adı altında yaptıklarını,  bir sadaka düzenine çevirmiş, yardım alan kitleyi kendine bağlı ve minnettar olarak tutmak istemekte, oy deposu olarak görmektedir...

Oysa Cumhuriyet; Türk ulusunun, başı dik, onurlu, kendine güvenen, varlığıyla övünen bir ulus olmasını hedeflemiştir. Kurucu Önder'inin "Ne mutlu Türküm diyene", "Türk Milleti çalışkandır, zekidir", "Türk öğün çalış, güven", "Muhtaç olduğun kuvvet, damarlarındaki asil kanda mevcuttur" sözleri bu anlayışın eseridir.

Mustafa Kemal Atatürk, yaşantısı boyunca, insanüstü yarı Tanrı imgesini silmek istemiş, kendisini kutsallaştırıcı tutumlara izin vermemiştir. Cumhuriyet'in 12. yılındaki kutlama pankartlarındaki kendisini öven sözlerin üstünü çizip, "Atatürk, sizlerden biri" yazdırması hafızalardadır.

Bir kez dahi, "benim bakanım", "benim milletvekilim", " benim valim"... Dememişken,  bazıları ne kadar rahatlıkla "benim memurum", "benim bakanım" , "benim valim" diyebilmektedir.

Atatürk bizlere sadece Cumhuriyet'i miras bırakmadı. Cumhuriyet'in üzerine kurulduğu; onur, haysiyet, fazilet ve başı dik duruşu da bıraktı..

Mirasına sahip çıkacak, yeniden Atatürk Cumhuriyeti'ni kuracağız atam.