“Geri Olan Nedir?

Bir kez de onu düşünelim: Söz temsili, dili Türkçeleştirmeye çalıştığımız bunun için kurumlar meydana getirip yeni yeni sözlükler çıkarttığımız bir sırada, kırk yıllık terimlerle yazı yazmaya kalkışmak, bunda ayak diremek, halkı bunun doğruluğuna inandırmaya çalışmak bir geriliktir. Yani irticadır.” Orhan Veli Kanık, 15 Haziran 1949, Yaprak Dergisi, sayı: 12

Bu yazımda bir düello çağrısı yapacağım. Herkes kendi kendisiyle düello yapacak. En Atatürkçümüzü, en cumhuriyetçimizi, en devrimcimizi alana çağırıyorum. Yukarıda paylaştığım paragraf, cumhuriyetin ilk yıllarında aydınlarımızın verdiği savaşımın özüne ilişkin çok şey anlatmaktadır. Aydın kişi, attığı adıma varıncaya sorumlu olan kişidir. Her işi bilinçle ele alır ve ona uygun davranır.

Yukarıda paylaştığım paragrafın karşılığını bugünkü sözüm ona aydın kişide arayalım. Bu konuda kendisiyle gerçek anlamda yüzleşebilecek kişinin ancak yüzü kızaracaktır. Yüzüncü yılına bir kala devrimin sözüm ona bekçilerinin hali işte budur. Bunun en temel nedeni, ilk’le bağımızın kopmuş olmasıdır. İlk’i unuttuk. 29 sayı çıkan Yaprak Dergisi’ni edinip okumayı bu anlamda herkese salık veriyorum. Cumhuriyet kişisinin her anlamda savaşımının ne olması gerektiği orada işlenmiştir. Bizim öncelikle sıfırlanıp, ki kötü halde kirliyiz, daha sonra öz kaynaktan yeniden cumhuriyet kişisini yaratmamız gerekmektedir. Atatürkçüyüm, cumhuriyetçiyim diye gezmek öyle ucuz iş değildir.

Bunları yazarken elbette kendimi de apaçık ve savunmasız bir şekilde alana attığımın ayırdındayım. Evet, öyleyim. Herkes gibi elbette bana da bu tartı işletilmelidir. Bu anlamda birinin çıkıp da bana haddimi bildirmesi, beni ancak ve ancak mutlu edecektir.

Kirlenmemizin bir nedeni olarak da şunu verebilirim. Bu süreç boyunca “yenicilik” ile ilericiliği bir tutmuş olabiliriz.

Bir gün bir yerde, 23 Nisan etkinlikleri için el boyama etkinlikleri, balonlar, bayraklar konuşulurken, bir palyaçonun da çocukları eğlendirmesi için geleceği söylenince; toplantıdan bir kişi, “neden örneğin Nasrettin hoca değil de palyaço” diye çıkışır. Toplantının ardından yürüyüşleri sırasında o kişiyle aralarında şöyle bir konuşma geçer:

-          Nereden aklınıza geldi bu?

-          Benim aklım oradan başlıyor!