Dünya zaten kıyameti yaşıyor. Ozon tabakası delindi, eko sistem tahrip edildi. Biyolojik saati bozulan bitkilerin hızla yok olmasıyla aç kalacağımız ortada, daha da kötüsü 7 milyar insanın göç edebileceği bir yer de bulunmuyor. Başka bir gezegen bulmak için de vakit yok Maya takvimine gerek yok! İnsanlık 20. yüzyıldan itibaren yaptıklarıyla zaten kıyameti başlattı. Fotoğraftaki At kestanesi ağacı (Aesculus hippocastaneum) yaklaşık 65 milyon yıldır gezegenimizin yaşayan bir üyesidir. Normal bir yıllık yaşam periyodunda baharda önce yaprak, bahar sonu çiçek, yazın meyve açar ve sonbaharda da yaprak ve meyvelerini dökerek kışı çıplak bir vaziyette geçirir. Oysa 2010 Ekim ayında Ankara ’da çekmiş olduğum bu fotoğraf bugün yaşamakta olduğumuz ekolojik kıyametin inanılmaz bir ispatıdır. Bu fotoğraftaki anormallik aynı dal üzerinde dökülmeye yüz tutmuş yaprak, olgunlaşmış meyve ve olmaması gereken yeni yaprak ve çiçeklerin bulunmasıdır. Dünya ekosistemini öyle bir tahrip ettik ki, artık ağaçlar bile ne yapacağını şaşırdı! OZON TABAKASI Dünya yaşam sisteminin en önemli parçalarından biri de Ozon tabakasıdır. Ozon tabakasındaki delik bir dönem gündemi meşgul etmesine rağmen her nedense son yıllarda uluslararası arenada pek gündeme getirilmiyor. Oysa ki şu anda doğada yaşanan garipliklerin en önemli sebeplerinden biri de ozon tabakasındaki bu delik. Ozon tabakası güneşten gelen zararlı mor ötesi ışınların çoğunu emerek Dünya’ya ulaşmalarını önler, olmasaydı Dünya’da bildiğimiz anlamda bir yaşam olmazdı. Peki ozon tabakasının delinmesi ya da kısmi olarak incelmesiyle dünyamıza ulaşan ultraviyole miktarının artması doğada nasıl bir etkiye sahip. Bitkilerin biyolojik saatlerinin düzenlenmesi uzaydan gelen ultraviyole miktarları ile doğrudan ilişkilidir. BİYOLOJİK SAAT Çiçeklenme gibi mevsimsel fizyolojik olaylar bu mekanizma ile kontrol edilir. Bitkilerin hormonel yapıları da bu mekanizmalarda ikincil rol üstlenir. Hormonlar ise doğrudan çevresel sıcaklık ve bitkinin genetik yapısı ile kontrol edilmektedir. Bu çevresel etkilerin neticesinde bitkilerin biyolojik saati hızla bozulmaktadır. Korkum şu ki kültüre alıp beslenmemizi sağladığımız meyve ağaçlarından ürün almamız bile yakın zamanda hayal olacak. Diğer korkum ise yabani bitkilerin de aynı şekilde etkilenmesi, çiçek ve meyve oluşturamaması nedeniyle üreyememesi sonucunda besin zincirinde kırıklar meydana gelecek. Besin zinciri içerisinde bitkilerle beslenen yabani hayvanlar ve ardından zincirin diğer tüm halkaları birer birer yok olacak. Bunun anlamı dünya ekosisteminin tamamen çökmesi yani insanlar dahil tüm canlıların yok olmasıdır. Bitkiler hayvanlar kadar hızlı hareket edemese de değişen ekolojik şartlara adaptasyon sağlayabilmek için tohumları vasıtasıyla uygun ortamlara doğru yavaş bir göç gerçekleştirir. Örneğin soğuk çağlarda kuzey bölgelerde yaşayan bitki türlerinin güneye doğru yayıldığı, sıcak çağlarda ise tam tersinin yaşandığını biliyoruz. Günümüzde ekolojik parametreler insan etkisiyle o kadar hızlı değişmekte ki bitkilerin nesillerini devam ettirebilmek için uygun alanlara göç etmeleri için yeterli zamanları yok. Örneğin tropikal bölge son 20 yıl içerisinde kuzey ve güney yarım kürede toplamda 520 kilometre genişledi. Daha önce bu alanlarda soylarını devam ettiren bitki türlerinin bu yeni şartlara uyum sağlaması veya tropikal bitki türlerinin bu alanlara yayılması bu kadar kısa zamanda mümkün görünmüyor. Bitkilerin hızla yok olmasıyla aç kalacağımız ortada, daha da kötüsü 7 milyar insan (Homo sapiens) ve hayvanlar alemi bitkilere göre hızlı hareket edebiliyor olmalarına rağmen göç edebilecekleri bir yer de bulunmuyor. Acaba aklınıza başka bir gezegen bulup orayı da yok etmek mi geliyor, ancak bunun için de vakit yok. MUTLAK SON YAKIN Atmosferi, küresel iklimi değiştiriyoruz; bitkilerin biyoritimlerini bozuyoruz; Okyanusları plastik ve kimyasal çöplüğüne çeviriyoruz, tüm canlıların üreme sağlığını bozuyoruz; nükleer santraller kuruyor, nükleer silahlarla oynuyoruz, HES ’ler kurup doğanın suyunu kesiyoruz ardından Mayaların takvimini kafaya takıp kıyamet geldi diye panik yapıyoruz. Biz biyologlar uzun zamandır kıyametin başladığını zaten anlatmaya çalışıyoruz. Kıyamet günü 21/12/2012 değil ama böyle devam edersek mutlak sonun çok yakın olduğu ortada. 6. YOK OLUŞ SÜRECİ Görünen o ki insanlığın başlattığı bu süreç “6. Yok Oluş Süreci” önceki yok oluşlardan çok daha büyük olacak. İnsanoğlu sadece kendisi için değil gezegen için Kıyameti başlattı! Yılda yaklaşık 30.000 tür yok oluyor, yani saat başı 3 tür! Yaşam tarihinde 5 kez kitlesel yok oluşlar gerçekleşti, bunların her biri önemli jeolojik olayların sonucuydu. Örneğin 5. kitlesel yok oluş süreci bundan 65 milyon yıl önce bir gök taşının Dünya’ya çarpması nedeniyle gerçekleşti ve dinozorların 150 milyon yıllık süren egemenliği sona ermiş oldu. Hiç şüphe yok ki şu anda 6. Kitlesel yok oluşu yaşıyoruz. Ortada büyük bir jeolojik olay da yok, sadece dünya’daki türlerden işgalci olan biri doğal ortamı bir daha onarılması güç bir şekilde zarar veriyor. Yahya Kemal Beyatlı bir şiirinde “Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç. Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç“ demiş. Sonuçta “Kıyameti yaşıyor olsak da” yaşam her şeye rağmen güzeldir. KAYNAK : MİLLİYET
Editör: TE Bilisim