Kendinizden bahseder misiniz?

Çanakkale’de doğdum; Orta Doğu Teknik Üniversitesini kazandığım 1987 yılından beri de Ankara’da yaşıyorum. ODTÜ’de öğrencilik dönemimde hem okudum, hem de Türkiye’nin ilk teknoparkı olan ODTÜ KOSGEB Teknoloji Geliştirme Merkezinde firma kurarak iş hayatına girişimci olarak adım attım. İlk yurt dışı seyahatimi de üniversitede öğrenciyken, iş görüşmesi için gittiğim İngiltere’ye yaptım ve bu ziyaret sonucunda çok ünlü bir elektronik firmasının Türkiye distribütörlüğünü aldım. Elektronik bakım onarım konseptini de o dönemde geliştirmeye başladık. Bütün fabrikalar yurt dışından ithal cihazlar alıyordu ve en ufak bir aksaklıkta yurt dışı ile bağlantı kurup bu teknik sorunları çözüme ulaştırabiliyorlardı. Bu tabii daha maliyetli bir işti. Biz bu işin teknik servisini yapmaya başladığımızda bu durumu ortadan kaldırdık. Daha hızlı ve daha düşük maliyetler ile cihazların sadece bozuk olan elektronik parçalarına müdahale edebiliyorduk. Bu onarımlar başarıyla gerçekleştikçe sadece Türkiye’de bakım onarım müşteri sayımız iki bin beş yüzün üzerinde firmaya hizmet verir hale geldi. En nihayetinde savunma sanayi ve havacılık alanında projeler yapmaya başladık. Türkiye’de Türk Silahlı Kuvvetleri envanterindeki Cougar helikopterlerine depo seviyesi bakım kabiliyeti kazandırma işini de başarıyla tamamladık. O projenin başındayken yurt dışından büyük üreticilerle çalıştık; EADS firması ile de çalışmamız, helikopter satış alanına girmemize vesile oldu.

Yurt dışında neler yaptınız?

2006 itibarı ile Türkiye’de Eurocopter’ın (yeni adıyla Airbus Helicopters) sivil alanda helikopterlerini satmaya başladık. Yaklaşık yirmiden fazla sivil helikopter sattık. Helikopterin rafta durarak satılan bir ürün olmadığını o dönemde çok iyi anladım. Bu konuyla ilgili eğitimler aldım. İnsan benim için her şeyden önce geldiğinden, Hava Ambulans projesini Türkiye’ye kazandırmaktan, yurt dışı uygulamalarını Sağlık Bakanlığına göstermekten o dönemde büyük mutluluk duydum, çünkü ülkemizin Hava Ambulans sistemine fazlasıyla ihtiyacı vardı. Bizler sadece yaptığımız fizibilite ile bu ihtiyacı görünür hale getirdik, ateşledik diyebilirim.

Sadece bunları yapmadığınızı, sivil toplum kuruluşlarını da temsil ettiğiniz biliniyor. Bunları da biraz anlatır mısınız?

Türk Amerikan İş Adamları Derneğinin Ankara başkanlığını yapıyorum. Bu dernek; yerleşik genel merkezi İstanbul’da olan Amerikan Ticaret Odasının (AmCham) yaklaşık otuz yıldan beri Türkiye’deki temsilcisi. Türkiye genelinde dokuz yüz kadar yerli ve yabancı üyemiz  var. Dünyada yüz on ülkede bulunan Amerikan Ticaret Odası temsilcisi derneklerle de network’ümüz var. Türkiye’deki firmalar Amerikan firmaları  ile nasıl iş yapar, nasıl pazarlarını geliştirebilirler gibi konularda firmalara destek oluyoruz. Bu gibi sivil toplum kuruluşları, girişimci olan, yeni pazarlar arayan herkesi besliyor, pazarlama açısından önem arz ediyor.

Türkiye’de öğrenciyken iş hayatına adım atmış, başarılılarıyla adından söz ettiren; kısaca, cam tavanı delen bir kadın girişimcisiniz. Bunca yıllık tecrübelerinize dayanarak neler söyleyeceksiniz?

Eğer inandığınız bir iş alanı varsa, fizibilitesini iyi yapmalısınız. Bunun, dünya pazarlarının da ihtiyaç duyduğu bir alan olması gerektiğini düşünüyorum. Bir alandaki başarı; sizin altyapınızla beraber, çok çalıştığınızda yakalanabiliyor. İş hayatında akıl ve zekâ önemlidir ama yalnızca buna güvenmeyip ancak çok çalışarak sonuca ulaşılabiliyor. Şans da önemli ama şans sadece başarınızı hızlandırıcı bir faktör. Esas başarı, çalışmak ve pes etmemek, başarısızlıklardan da ders çıkarabilmektir.

Vazgeçemediğiniz prensipleriniz nelerdir?

Oğlak burcunun tüm özelliklerini taşıyorum. Başladığım bir işi başarıyla bitirmek, başarısız olduğumu düşündüğüm zaman hiç vazgeçmeden sonuna kadar çabalamak en önde gelen prensibim. Çocuklarım ise her zaman her şeyden önemlidir. En önemli iş toplantılarımı erteleyip çocuklarımın eğitim hayatı süresince okul ile ilgili her türlü  toplantıya katılmayı tercih eden bir yapıya sahibim.  İş hayatında ne kadar var olsam da anne olmak benim için her şeyden önce gelir, bunu da beni tanıyan herkes bilir.

Kadınların iş hayatındaki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz? İş hayatına yeni atılan kadınlar için tavsiyeleriniz nelerdir?

Kadınların duygusal zeka, detaycı planlama, yönetim kabiliyeti ve devamlılıktaki istikrarına güveniyorum. Bu da başarının altındaki en büyük katma değer. Türkiye’de toplamda kadın istihdamı maalesef %29 seviyelerinde. Dünyada ülkelerin geleceğini ve refah seviyesini belirleyen teknoloji sektörüne baktığımızda, Türkiye’de bu alanda kadın istihdamı %9.91 oranında. Bu çok düşük bir rakam. Bilim ve teknoloji alanında okuyan ve çalışan kadının desteklenmesi ve iş hayatında karar alma mekanizmaları içerisinde yer alması, ülkemiz ve global dünya için en büyük fırsat esasında. Türkiye’nin de en büyük gücü bence çalışkan, duygusal zekası yüksek kadınların,  bu gücünü teknoloji ile bütünleştirmesidir. İş hayatındaki kadınlarımızın her alanda karşılaştıkları cam tavanlar olabilir, ben de zamanında yaşadım ama azimli olduktan sonra o cam tavanlar delinebiliyor.

Çağdaş kadını tanımlar mısınız?

Çağdaş kadın; bence sadece içinde yaşadığı toplumu değil, dünyadaki toplumları da takip eden, yorum yapabilen, çalışıp üreten, kendi ayakları üzerinde durabilen, alanında söz ve vizyon sahibi kadınlardır.

Kadınların özellikle katma değeri yüksek iş alanlarında sayısı neden az?  Çözüm nedir?

Günümüzde de küresel ekonominin  büyüme ve kalkınmasının ancak teknoloji sayesinde olabileceğinin hepimiz farkındayız. Türkiye’de fen, teknoloji, mühendislik, matematik alanlarında kız çocukları ve kadınların maalesef geri planda kaldığını gözlemliyoruz. Dünya Ekonomi Forumu’na göre eğer bu alanlardaki kadın-erkek oranı farkı mevcut hızıyla kapanmaya devam ederse, aradaki farkın kapanmasının iki yüz on yedi yıl süreceği tahmin ediliyor. Bunun en büyük sebebi de toplumdaki “Teknoloji erkek işidir.” diyerek oluşturulan kültürel ve algı kodlarımız. İşte burada; kadınların ve kız çocuklarımızın fen, teknoloji, matematik, bilim alanlarındaki başarılarını görünür kılmak gerekiyor, başarı öykülerini göstererek cesaretlendirmek lazım. Motivasyon her alanda çok önemlidir. Kadınlar, teknoloji erkek işidir olgusunu kırdı esasında. Erkek egemen olarak bilinen teknoloji sektöründe kadınlar da artık aktif olarak yer alıyor. Hatta pek çok önemli başarının altında artık onların imzası var.

İş ve sosyal hayat arasındaki dengeyi nasıl koruyorsunuz?

Aktivitelerimdeki zaman planlamasını iyi yapmaya çalışarak dengeyi koruyorum diyebilirim. Planlı programlı olursanız, ikisine de zaman ayırabiliyorsunuz.

Çalışmanın ve üretmenin size neler kazandırdığını düşünüyorsunuz?

Çalışmak, üretmek, ülkenize ve milletinize faydalı olmanın verdiği tatmin gerçekten çok farklı.  Ben kendi ayakları üzerinde duran, üreten kadının hem ailesine hem de sosyal çevresine katkıda bulunduğuna, bir vizyon sahibi olduğuna inanıyorum.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, dünya genelinde ne gibi bir farkındalık yaratıyor? Sizin bugün için özel bir mesajınız var mı?

Kadınların günü bir gün değil, her gündür esasında. Çocukları dünyaya getiren, yetiştiren kadınlarımız eli öpülesidir. Mesajım, kadınların iyi bir eğitim alıp, çalışıp üretmeye devam etmesi, özellikle katma değeri yüksek alanlarda daha fazla yer alması olacaktır. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü hepimize kutlu olsun.

Editör: Köksal Ustaoğlu