Eğitim-İş olarak eğitim emekçilerinin mahkûm edildiği yoksulluğun ve ekonomik koşulların farkındayız. Sınava girmek zorunda kalan eğitim emekçilerini çok iyi anlıyoruz ve bunun üzerinden etik ve politik bir tartışmayı da doğru bulmuyoruz.

Bu nedenle, kariyer basamakları sınavına ilişkin boykot kararı almadığımız gibi öğretmenlerimizin sınava girmemesi yönünde herhangi bir çağrıda da bulunmadık.

Mücadelemizi yürütürken tüm öğretmenlerimiz için kazanımlar elde etmeyi amaçladık, tek bir öğretmenimizin dahi mağdur olmaması için mücadeleye önderlik etme sorumluluğunu üstlendik.

Saray’ın talimatı ve yandaş sendikaların oluruyla hayatımıza bir kabus gibi giren ÖMK, biz onu geri çektirene kadar ucube varlığını maalesef ki sürdürecek ve tüm öğretmenlerin mesleki yaşamlarını etkileyecektir. Bu gerçek ortadayken il ve ilçe temsilcilerimize, üyelerimize “bu sınava girmeyin” dayatmasını yapmayı doğru bulmadık.

Mücadeleye önderlik ettiğimiz bu süreçte, bir MYK Üyemiz bireysel bir tercih yaparak sınava girmiştir. Bu tercihi, Merkez Yönetim Kurulumuzca da doğru bulunmamış, konu değerlendirilmek üzere sendikamızın yetkili kurullarına iletilmiştir.

Biz Eğitim-İş olarak her zaman olduğu gibi örgüt içinde demokratik teamüllerimizi işleterek adaletli bir çözümü mutlaka üretiriz. Cumhuriyetten, aydınlanmadan ve çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkından yana olan Eğitim-İş’e bu konu üzerinden saldıranlar, öncelikle ülkede yaratılan, adaletsizliğin,hukuksuzluğun ve antidemokratik tutumların karşısındaki suskunluklarının ve sorumsuzluklarının hesabını vermelidirler.

Genel Başkanımız sınava girmediği halde, “Boykotçu başkan sınava girdi”, “Sınava girmeyin diyen Başkan, kendi girip Başöğretmen oldu” türevi başlıklarla yandaş basında çıkan ve haberden ziyade karalama metinleri niteliği taşıyan içeriklere gelince; İktidar başta olmak üzere Eğitim-İş’in duruşu ile yükselişinden haz etmeyen, kendilerinin kullandığı “çapulcu”, “alçak”, “trol” ve “süfli” ifadelerinin tam da karşılığı olan odakların beslediği “basın kuruluşlarının” birileri düğmeye basmışçasına neredeyse aynı başlıkla ve aynı çarpıklıkla bu “haberi” 1 saatten kısa sürede mantar gibi türetmesi de arka plandaki yıpratma projesini ele verir niteliktedir.

Temsil ettiği emekçiler yoksulluk sınırının yarısının da altında ücret alırken yaptıkları sözde sendikacılıkla zenginleşenler, öğretmenlerin sıralara oturtulup sınava tabii tutulmasının suç ortağı olanlar, alanlarda esamisi okunmayıp sarayda el pençe duranlar, eylem yapamadıkları gibi ilan ettikleri eylemlerden bile geri adım atanlar, bu yalan ve çarpık haberler üzerinden Eğitim-İş’iyıpratamayacaklardır. Bu onurlu mücadeleyi onların hiç anlayamayacaklarını biliyoruz ama ant olsun ki gerçek ve tam bağımsız sendikacılığın nasıl yapılacağını onlara da öğretmeye devam edeceğiz.

Bugün ülkenin yarısından fazlası asgari ücretle açlığa, geleceğin mimarı öğretmenlerimiz ev kirasını dahi ödeyemeyecek ücretlere, çocuklarımız ise okullarında açlığa ve susuzluğa mahkum edilmişken, yazılı ve görsel mecralarında sus pus olan yandaş medyanın ve iktidarda olmasına rağmen ülkedeki yoksulluğu, kısıtlanan özgürlükleri, adalete ve demokrasiye olan güvensizliği, Cumhuriyet değerlerinin yıpratılmasını ve yaşanan tüm sorunları görmez duymaz olanların Eğitim-İş’e söz söylemeleri ise en basit tabiriyle utanmazlıktır!

Eğitim-İş’e saldırmak onların yarattığı bu utanç tablosunu örtemeyecektir!

Sendikal mücadelesini hiçbir makam, koltuk, paye beklemeden yıllardır kararlılıkla sürdüren, 100 bini aşan üye sayısıyla gerçek sendikacılığın temsilcisi haline gelmiş Eğitim-İş’e, onun herhangi bir temsilcisine ve üyesine hakaret etmek kimsenin haddi değildir!

Sendikamız, eğitim çalışanlarının hakları ve çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı mücadelesinde olduğu gibi Öğretmenlik Meslek Kanunu tartışmalarında da en baştan itibaren mücadelenin önderi olmuştur. Bu kanun gerçek bir Öğretmenlik Meslek Kanunu oluncaya kadar da mücadelemize kararlılıkla devam edeceğiz!

EĞİTİM-İŞ TRABZON ŞUBE BAŞKANI TAMER ÖZLÜ

Editör: Köksal Ustaoğlu