Bu rezil tablonun son örneği Şanlıurfa Siverek’te yaşanan skandal olmuştur.

MEHMET ALİ YILMAZ HAYATINI KAYBETTİ MEHMET ALİ YILMAZ HAYATINI KAYBETTİ

Siverek İlçe Seçim Kurulu’nda 31 Mart seçimlerinde sandık görevlisi olacak öğretmenler için düzenlenen eğitim programında eğitim emekçilerine karşı yapılan terbiyesizlik, sadece eğitimcilerin değil ilerici kamuoyunun da tepkisini çekmiştir.

Program sırasında videolu gösterim yapan bir memur, önce oynatılan videoyu sürekli olarak durdurup “Sorusu olan var mı?” diye defalarca sormuş, video açık ve her şey anlaşılmış olduğundan soru gelmediğinde ise öğretmenlere ‘şimdi soru sormayacaklarsa daha sonra kendisine aptal aptal sorularla gelmemelerini’ söyleme cüretinde bulunmuştur.

Bu saygısız ve provokatif sözler üzerine salondan yükselen haklı tepkiler ise orada bulunan bir kadın hakim tarafından bastırılmaya çalışılmış, programı terk eden öğretmenlere soruşturma açılacağı söylenmiştir.

Program sırasında görevlilerin sergilediği saygısızlık silsilesi, ülkemizin eğitim-öğretim ve görgü konusunda ‘seçim görevlilerinin eğitiminden’ çok daha acil ihtiyaçları olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

Hayatını öğretmek ve öğrenmeye adayan, öğrenmenin de öğretmenin de yaşı olmadığına inanan biz eğitim emekçileri için ‘ders vermek’ bir kez daha şart olmuştur:

1-    Öğretmenlik gelecek mimarlığıdır. Dünya üzerinde eğitimi küçümseyen, eğitim emekçisine değer vermeyen hiçbir ülke çağdaşlığı yakalayamamıştır. Bir Başöğretmenin kurduğu bu Cumhuriyet’te öğretmenliği küçümsemeye çalışanlar, sadece eğitim ve bilginin gücünden değil kendi tarihlerinden de ne kadar habersiz olduklarını göstermektedir.

2-    Kendilerine yaptığı hakarete tepki gösteren eğitim emekçilerine dönüp “Sizin gibi öğretmenlerim olsun istemem” diyen o kamu görevlisi, ‘zamanın ruhunu’ da ortaya koymaktadır. Biz de kendisi gibi bir insanın kamuda herhangi bir yönetimde olmasını istemezdik ancak liyakatin olmadığı, kibrin haksızca dağıtılan makamlarla daha da büyüdüğü, yöneticilerde nobranlığın ve üstten bakmanın makbul bir üslup haline getirilmeye çalışıldığı bu çağdışı iklimde, yaşına bakmaksızın eğitim hayatına sil baştan başlatılması gereken insanların bile eğitimcilere dil uzatmasına tanıklık ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki bir yerde güneş batıyorsa orada küçük insanların büyük gölgeleri oluşur.

3-    Hakarete uğradığı için tepki gösteren öğretmenleri soruşturma açmakla korkutmaya çalışan hakime de bir tarih dersi vermek gerekmektedir: Hikmetinden sual olunmayan ‘kadılar’, Cumhuriyet’in getirdiği modern hukuk sistemiyle birlikte tarihe gömülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti’nde hakim de olsanız, AYM Başkanı da olsanız neyin suç olup olmadığını sizin şahsi görüşleriniz değil yasalar belirler. Hiçkimsenin hukukun üstünde olmadığını da hatırlatmak gerekir.

Bu zincirleme saygısızlık, meslek onuru için kurulduğu günden bu yana mücadele veren Eğitim-İş’in Öğretmenlik Meslek Kanunu’na karşı başlattığı eylemliliğe “Öğretmene Saygı”, adını vermesinin ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Bilinsin ki Eğitim-İş, bu saygısızlığa da sessiz kalmayacak, eğitim emekçisinin onurunu ve mesleğin itibarını her zamanki gibi  savunacaktır.

Şanlıurfa Siverek’teki rezaletle ilgili hukuki yollara başvuracağımızı ilan ediyor, bu vesileyle tüm eğitim emekçilerine sesleniyoruz:

Sevgili meslektaşlarımız: Bu dersi yalnız veremezsiniz. Saygısızlara saygıyı öğretmenin, sizi küçümseyenlere ‘ders vermenin’ yolu ancak ve ancak onurlu bir örgütlü mücadeleden geçmektedir. Başöğretmenin eğitim neferlerinin bir araya gelerek oluşturduğu Eğitim-İş ailesi olarak hepinizi birlikte ‘ders vermeye’ çağırıyoruz!

MERKEZ YÖNETİM KURULU

Editör: Köksal Ustaoğlu