Bazı insanlar vardır; unvanları, makamları ya da servetleriyle değil, kalplerde bıraktıkları izle değer kazanırlar. Ali Türen Öztürk de işte tam böyle bir isim... Siyasette, iş dünyasında ve sosyal hayatta yıllardır var olan; ama her zaman mütevazı duruşunu koruyan bir lider, bir hemşeri, bir ağabey figürü.
Üç dönem belediye başkanlığı yaptığı Akçakale’de sadece yol, su, bina inşa etmedi. Aynı zamanda güven inşa etti. Belediyecilik anlayışında “gönül belediyeciliği”nin karşılığını yıllar öncesinden verdi. Bugün de Türen İnşaat'ın başında, yüzlerce kişiye istihdam sağlayan bir iş insanı olarak yoluna devam ediyor. Ama ne bir patron edası var üstünde, ne de ulaşılamaz bir kibir… Onunla bir çay içmek istersiniz, oturur dertleşirsiniz; çünkü o, büyükle büyük, küçükle küçük olmayı bilen nadir insanlardan.
Avrupa’da ve Türkiye'nin dört bir yanında yaptığı işler hep takdirle karşılanır. Ama o, yaptığı işlerle değil, arkasında bıraktığı dostluklarla anılmak ister. Çalışanları onu “Ali Baba” diye anıyor, boşuna değil. Çünkü onun ofis kapısından giren herkes, bir iş yerinden çok, sıcak bir yuvanın samimiyetini hisseder.
Yerel basına olan katkılarını da unutmamak gerek. Akçaabat’ın Sesi ve Galinos Medya Ajansı gibi kuruluşlara verdiği destek, onun sadece ekonomiyle değil, toplumla da iç içe olduğunun göstergesi.
Bugün ziyaret ettiğim ofisinde, iş yoğunluğuna rağmen beni ağırlayıp kahvesini ikram edecek kadar zarifti. Sohbet arasında bir kez daha vurguladı: “Her şeyden önce ben Akçaabatlıyım, memleketime borçluyum.”
Ali Türen Öztürk’ü anlatmak bir köşe yazısına sığmaz. Ama bu yazı, onun duruşuna bir selam, katkılarına bir teşekkür, kişiliğine bir takdirdir. Böyle değerleri yaşarken kıymetini bilmek gerekir.
Teşekkürler Ali Türen Öztürk...
Sen sadece bir iş insanı değil, bu kentin yaşayan vicdanısın.
