Trabzon Üniversitesi tarafından 6 Şubat deprem felaketlerinin 1. yıldönümünde düzenlenen “Afet Yönetimi Bakış Açısıyla 6 Şubat Depremleri” başlıklı panel ve anma etkinliği düzenlendi. Deprem gerçeğinin uzmanlarca masaya yatırıldığı programda Trabzon Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Âşıkkutlu, “Gayretsiz niyet, tevekkül değil samimiyetsizliktir. Her türlü felaketlere karşı eğitim, teknik, yasal ve yapısal önlem ile sürekli sosyal hassasiyet içinde hep birlikte, bilinçle hareket etmeye mecburuz” ifadesini kullanırken Vali Aziz Yıldırım, “Millet olarak birlik ve dayanışma duyguları çok güçlü bir toplumuz. Duygusal davranış biçimlerine sahibiz ancak rasyonellik yanımız zayıf” dedi. Dr. Öğretim Üyesi Galip Usta ise, “Önümüzde bir İstanbul depremi gerçeği var. Arama-kurtarma personelimiz istediği kadar güçlü olsun, deprem olup bina yere çöktüğü zaman onun altından canlı çıkarmak çok zor bir iştir. Bunun için Bütünleşik Afet Yönetimi’ni etkin şekilde uygulamamız şart” vurgusunu yaptı.
Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı anmak ve deprem farkındalığı oluşturmak için Trabzon Üniversitesi’nde düzenlenen programda protokol mensupları, akademisyenler ve öğrenciler bir araya geldi. “Afet Yönetimi Bakış Açısıyla 6 Şubat Depremleri” başlıklı anma programında konuşan akademisyenler “İnsanlarımızı depremler değil, kalitesiz ve bakımsız binalar öldürüyor” mesajı verdi.
Trabzon Üniversitesi Mahmut Goloğlu Kültür Merkezinde düzenlenen ve 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan büyük depremlerde kaybettiğimiz vatandaşlarımızı anarak yeni felaketlere karşı alınabilecek tedbirlerin masaya yatırıldığı özel programa Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, Vali Yardımcısı Dr. Ali Yılmaz, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Gürkan Üçüncü, İl Jandarma Komutan Yardımcısı Albay İbrahim Afşin Tiryaki, Ortahisar Kaymakamı Gürkan Demirkale ve İl Emniyet Müdürü Murat Esertürk ile çok sayıda davetli katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programda konuşmalardan önce Trabzon Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Mustafa Kurukız tarafından Kur’an-ı Kerim okundu.
“GAYRETSİZ NİYET SAMİMİYETSİZLİKTİR”
Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Atilla Çimer ve Prof. Dr. Hasan Karal ile birlikte programın evsahipliğini yapan Trabzon Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Âşıkkutlu açılış konuşmasında, önceki dönem mezunlarından üç, mevcut öğrencilerinden de üç olmak üzere altı öğrencilerini deprem felaketinde yitirdiklerini, yine çok sayıda öğrenci ve akademisyenin yakınlarını kaybettiğini, rektör yardımcısı Atilla Çimer’in de 6 Şubat’ta yakınlarını yitiren depremzedelerden biri olduğunu ifade ederek, “Uzaya adım attığımız Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında yeni depremlerde acı kayıplar yaşamak istemiyoruz. Biz de depremzede bir üniversiteyiz” dedi. Âşıkkutlu, “Günümüzde çevre ve iklim şartlarındaki belirgin değişimler sebebiyle tüm dünya depremler ve doğal afetlerle yaşamayı öğrenmeye çalışıyor. Ülke olarak kendimizi bunun dışında tutamayız; alınması gereken tedbirleri ihmal edemeyiz. Gayretsiz niyet, tevekkül değil samimiyetsizliktir. Her türlü felaketlere karşı eğitim, teknik, yasal ve yapısal önlem ile sürekli sosyal hassasiyet içinde hep birlikte, bilinçle hareket etmeye mecburuz” diye konuştu.
“BİLİNÇLİ OLMAK, TEDBİR ALMAKTIR”
Daha sonra kürsüye gelen Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, depremlerin toplumlar üzerinde derin izler bırakan afetlerin başında geldiğine işaret ederek, “6 Şubat 2023 sabahı ülkemizi derinden etkileyen ve 53 bin 500 kadar insanımızı kaybettiğimiz yıkıcı depremlerin sene-i devriyesindeyiz. Depremden korunmayı afet yönetimi açısından değerlendirmek çok önemli. Kaybettiğimiz insanlarımızı özlem ve acı ile anarken gelecekte tekrar aynı acıları yaşamamak için bize düşen görevleri hatırlatması açısından bu programlar yarıcı ve yararlı olacaktır. İnsanların afetlerle nasıl başa çıktığını anlamak için kurumların tepkilerine ve bunlarla ortaya çıkacak siyasal, idari ve toplumsal reaksiyonlara bakmamız gerekiyor. Dünyanın yaradılışından beri depremler var; ancak bizim bu gerçeği nasıl algıladığımız, ne gibi tedbirler aldığımız, nasıl bir yönetim gösterdiğimiz bilinç durumumuzu göstermiş oluyor. Depremle mücadelede sadece yönetmelikler yeterli değildir” dedi.
Toplumlar kadar kurumların depremi algılayışının da önem arz ettiğini dile getiren Vali Aziz Yıldırım, “Bu tepkileri iyi analiz etmemiz şart. Millet olarak birlik ve dayanışma duyguları çok güçlü bir toplumuz. Duygusal davranış biçimlerine sahibiz. Ancak bu olumlu hasletimiz yanında rasyonellik yanımız zayıf. Gelecekteki felaketlerin verebileceği zararları gidermeye veya asgariye indirmeye yönelik tedbirler yönünden sağlıklı bir sentez yapmak durumundayız. Bundan sonraki muhtemel kayıpları önleyecek, en azından azaltarak hafifletebilecektir. Alanında uzman hocalarımızın bu gibi panellerde gelecekteki felaketlere bizi daha güçlü hazırlayacağına inanıyoruz. Sayın Rektörümüze ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Milletimize afetsiz günler diliyorum” ifadelerini kullandı.
6 Şubat depremlerini hatırlatan video gösteriminin ardından Tonya Meslek Yüksekokulu’ndan Dr. Öğr. Üyesi Galip Usta ve Öğr. Gör. Dr. Esra Bekircan, Şalpazarı Meslek Yüksekokulu’ndan Öğr. Gör. İsmail Turgut Pala ve Öğr. Gör. Lokman Odabaş’ın sunumlarına geçildi. “Afet Yönetimi Bakış Açısıyla 6 Şubat Depremleri”ni konu alan tespit ve değerlendirmelerde bulunan alanında uzman panelistler, depremlerle mücadele bilinçlenme ve tedbirli olma olgularına vurgu yaptı.
SAHADAN GELEN HOCALAR KONUŞTU
Depremlerde Trabzon Üniversitesi adına sahada görev alan akademisyenlerden biri olan Öğr. Gör. Lokman Odabaş, Türkiye’nin Deprem Gerçeği konusunda sunumda bulunurken afetin olayın kendisi değil, ortaya çıkan durum olduğunu söyledi. Ülkemizde bütünleşik afet yönetimi uygulandığını belirten Odabaş, “Önlem uygulamaları eksik yapılır veya hiç yapılmazsa sonraki evrelerde sonuç almak mümkün olmaz. 1999 depremine kadar olay olduktan sonra müdahale aşamasına önem veriliyordu. Bunun kayıpların önlenmesinde işe yaramadığı ortaya çıktı. Depremlerden önce önlem alma çalışmalarına ağırlık verdik. Jeolojik ve meteorolojik olarak Türkiye çok farklı afetlerle yüzleşiyor. Her yıl neredeyse doğal kaynaklı afetler yaşıyoruz. Depremler için özel bir parantez açmak gerekiyor, çünkü depremler insan kaybına, fizik kaybına ve ekonomik olarak ağır kayıplara yol açıyor. Deprem tehlikesini ortadan kaldıramayız ancak zarar görmeyi azaltabiliriz. Ülkemiz birden fazla fay hattına sahip bir yapı üzerinde yer alıyor. Deprem tehlikesi her zaman mevcut. Maalesef toplumumuzun yüzde 96’sı deprem tehlikesi olan bölgelerde yaşıyor. Tatbikatlarla, bilinçlendirme çalışmalarıyla, yapı kalitesindeki artışla bunun önüne geçebiliriz. Yıkılan binalarda genel olarak yapılanma kurallarına uyulmadığını gördük. Önlemlerin en önemlisi, yumuşak zemine değil sert zemine yapılmasıdır. Zeminde meydana gelen sıvılaşma yüzünden binalar yıkılmakta ya da yan yatmaktadır. Binaların girişinde ve ilk katında yapılan uygunsuz müdahaleler, binalarda uygun olmayan malzeme seçimi oluşturuyor. Profesyonel arama-kurtarma ekipleri çok önemli bir insan kaynağıdır. Asli ihtiyaçlardandır. Bu ekiplerin kurumsal olarak belirlenmesi, toplumumuzun her kesiminden insanları bilinçlendirmek şart” dedi.
“LÜTFEN EVE GİTTİĞİNİZDE BUNLARI YAPIN”
Depremlere hazırlık, bireysel ve toplumsal stratejiler konularında sunumda bulunan Şalpazarı Meslek Yüksekokulu Öğr. Gör. İsmail Turgut Pala da şunları kaydetti: “Buradaki programdan sonra akşam evlerinize gittiğinizde uygulamanızı istediğimiz bir afet ve acil durum aile planı konusu var. Lütfen E-devlet üzerinden afet durumunda toplanma alanı olarak kullanacağınız noktayı bulabilirsiniz. Size üç ayrı nokta opsiyonu verilecektir. Acil durumda telefonlar çalışmayabilir. Bu alanı belirledikten sonra yapısal olan ve yapısal olmayan risk analizlerini bugünden hazırlamamız gerekir. Bunlar oturduğumuz bina ilgili bilgileri almak ve belediyelere başvuruda bulunmaktır. Evimizin oda ve eşyalar üzerinden ne gibi tehlike oluşturabileceğini tespit etmek gerekir. Azaltın, sabitleyin veya devreden çıkarın. Bu tekniklerini uygulayın. Hiçbirinden vazgeçemiyorsanız kaçış güzergahı açık olacak şekilde yerlerini değiştirmek gerekiyor. Acil durum çantanızı hazırlayın. Depremle karşılaştığınızda sakin olun. Kaçma güdünüzle hemen hareket etmeyin, sakin bir şekilde çök, kapan ve tutun aksiyonunu uygulayın. Kendinizi küçültün. Yaşam boşluğu olan alanları yönelin. Şoku atlattıktan sonra durumu değerlendirin, etraftaki insanlara yardım edin ve uzman ekipler gelince onlara destek olarak çalışmalara katılın. Meslek yüksekokulu olarak depremin ilk günü itibariyle izin isteyip alana gittik. Öğrencilerimize bilgi vermedik. Mezun ve örgün öğrencilerimizin tamamı gelip bizi buldular. Bize orada büyük güç ve destek verdiler. Orada enkazlardan canlı olarak insanlar çıkardık. Çök-kapan-tutun ve uygun yaşam boşluğu alanlarını bul şeklindeki doktrin çok değerlidir, kendimizi bundan soyutlamayalım.”
“AĞLANMASI GEREKEN YERDE AĞLAMALIYIZ”
Deprem sonrası travmatik yas ve baş etme stratejileri hakkında sunumda bulunan Öğr. Gör. Dr. Esra Bekircan kayıplar ve yas konusu ile ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. 6 Şubat depremleri yönünden, sahada çaresizlik ve yetersizlik algısını bizzat hissetmek zorunda kaldıklarını anlatan Bekircan, “Nitekim acıya doğrudan müdahale etmek ve süreci değiştirmek mümkün olmuyor. Deprem gibi travmatik olaylar bireylerin ve toplumların baş etme sistemlerini yetersiz bırakıyor. Birden fazla ölüm, kış şartları, ani ölüm gibi nedenlerle toplumsal büyük bir yas ortaya çıktı. Yas’taki en önemli unsur uyumdur. Uyum bozulunca birey normal hayatını devam ettiremiyor. Bu da travmatik boyutu tetikliyor. Babalar ağlamaz, erkekler ağlamaz gibi mit ve metaforlarımız var. Ağlanması gereken yerde ağlanmalı. Her şeyin zamanında olması, duyguların doğruca yaşanması önemli ve gereklidir” şeklinde konuştu.
“ÖNÜMÜZDE ‘İSTANBUL DEPREMİ’ GERÇEĞİ VAR”
Moderatör olarak final ve değerlendirme konuşmasını yapan Dr. Öğretim Üyesi Galip Usta, tatbikatların davranışa dönüşmesi için anaokulundan başlayarak afet bilincini ve kültürünü yaymak gerektiğini söyledi. Usta, “Bütün taşlarımızı alıyoruz, bekliyoruz, sirenler çalmaya başlayınca taşları yerine oturtmaya çalışıyoruz. Şurada, şu salonda bir deprem gerçekleşse nasıl kaçacağız, nasıl duracağız, nereden çıkacağız, nerede toplanacağız, bunları biliyor muyuz? Özellikle evlerimizi zemin etüdüne uygun olarak yapıyor muyuz, çalıştığımız kurumlar ne kadar dayanıklı, hastane-afet koordinasyon binası gibi kritik kuruluşlar ne durumda? Buraların ulaşımı, iletişimi, direnci çok güçlü olmalı. Bir felaket olur, çevre illerden destek gelir, yaraları sararız ve bitiririz. Bu anlayışı değiştirmek durumundayız. Önümüzde bir İstanbul depremi gerçeği var. Arama-kurtarma personelimiz istediği kadar güçlü olsun, deprem olup bina yere çöktüğü zaman onun altından canlı çıkarmak çok çok zor bir iştir. Bunun için 2009’da bütünleşik afet yönetimi sistemi olarak çıkan modülü daha emin yürümemiz lazım. Yoksa depremlerle baş edemeyiz. İşin özü, risklerimizi azaltmaktır. Ön basamağı gerçekleştirmezsek lokasyonu büyük olacak depremlerde başarılı olamayız. Tedbiri zamanında ve doğru şekilde alırsak müdahaleye gerek kalmayacaktır.”
Panele katılarak katkı sağlayan akademisyenlere teşekkür plaketi verilmesinin ardından toplu fotoğraf çekimi ile program sona erdi.