Birleşmiş Milletler, Dünya Kız Çocukları Günü’nün bu yılki temasını "Benim kimliğim, öncülük ettiğim değişim: Krizlerin ön cephesindeki kız çocukları" olarak belirlemiştir.
Günümüzde kız çocukları, yalnızca çocukluklarını değil, hak ettikleri geleceği de kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Eğitim ve sağlık gibi temel haklardan mahrum bırakılan kız çocukları; küçük yaşta zorla evlendirilmekte, çocuk işçiliğiyle sömürülmekte, şiddete ve istismara maruz kalmaktadır. Yoksulluk ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ise bu adaletsizlikleri derinleştirmektedir. Sessiz kalınan her gün, bir kız çocuğunun daha umutları elinden alınmaktadır.
Hâlihazırda dünya genelinde 122 milyon kız çocuğu okula gidememekte, 20-24 yaş aralığındaki genç kadınların yaklaşık beşte biri 18 yaşından önce evlendirilmiş bulunmaktadır. Bugün hayatta olan 50 milyon kız çocuğu ise cinsel şiddete maruz kalmıştır. Her yıl dört milyon kız çocuğu kadın sünneti uygulamasına tabi tutulmakta; bu uygulamaların yarısı beş yaşından önce gerçekleştirilmektedir.
2024 yılı itibarıyla 676 milyon kadın ve kız çocuğu, ölümcül çatışma bölgelerine yakın alanlarda yaşamaktadır. Gazze’de 2 yılı aşkın süredir devam eden bir insanlık trajedisi yaşanmaktadır.
UNICEF sözcüsü Ricardo Pires, İsrail’in Gazze’deki saldırıları sonucunda en az 61 bin çocuğun hayatını kaybettiğini ya da sakat kaldığını belirtmiştir. Gazze’deki Hükümet Medya Ofisi tarafından yayımlanan en son verilere göre, Ekim 2023’ten bu yana en az 20 bin çocuk hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybeden çocuklardan en az 1009’u bir yaşın altındadır; bu bebeklerin yaklaşık yarısı savaş sırasında doğmuş ve yine savaş sırasında hayatını kaybetmiştir. Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre en az 42 bin 11 çocuk yaralanmış, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Komitesi ise en az 21 bin çocuğun kalıcı olarak engelli kaldığını bildirmiştir. Ayrıca, binlerce çocuk hâlâ kayıp ya da enkaz altında olduğu tahmin edilmektedir.
Ülkemizde de, AKP iktidarının dayattığı politikalar, Türkiye’de kız çocuklarının yaşam alanlarını daraltmış; eğitimden sağlık hizmetlerine, güvenlikten sosyal haklara kadar her alanda onları daha savunmasız ve görünmez kılmıştır.
18 Nisan 2025 tarihli TÜİK raporuna göre, ülkemiz nüfusunun %25,5’ini yani 21 milyon 817 bin 61'ini çocuklar; çocuk nüfusunun da %48,7'sini yani 10 milyon 624 bin 331’ini kız çocukları oluşturmaktadır.
OKUL ÇAĞINDAKİ KIZ ÇOCUKLARI EĞİTİM DIŞINDA
Milli Eğitim Bakanlığının 2024-2025 öğretim yılı istatistiklerine göre, 2024-2025 yılında her yaş grubundaki kız çocuklarının okullulaşma oranı bir önceki yıla göre azalmış, kız çocukları eğitim dışına itilmiştir. En büyük düşüş ise 14-17 Yaş grubundaki kız çocuklarında yaşanmış, okullulaşma oranı 91,78’den 86,52’ye gerilemiştir.
2024 yılı sonuçlarına göre 2020’de yüzde 16.2 olan 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 24.9’e yükselmiştir. Bu, 15-17 yaş grubundaki her 4 çocuktan 1’inin işçi olarak çalıştığı anlamına gelmektedir.
2012-2013 döneminde başlayan 4+4+4 sistemi ile okuldan koparılan kız çocukları bugün Milli Eğitim Bakanlığı tarafından MESEM’lere teşvik edilerek işçileştirilmiştir. 15 Mayıs 2025 tarihi itibarıyla, MESEM’e kayıtlı 492 bin 627 öğrenciden 90 bin 676’sı kız çocuğudur.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2024-2028 stratejik planında MESEM kapsamında çalıştırılan çocuklara, iş piyasasının ihtiyaçlarıyla uyumlu olması ve memnuniyetini sağlamak için örgün eğitim çağındaki çocuklar çalışma kampı gibi çırak pansiyonları oluşturulması hedeflenmektedir. MESEM’ler, kız çocuklarının eğitimde kalma ihtimalini daha da düşürmektedir.
ÇOCUK YAŞTA ERKEN VE ZORLA EVLİLİK
Çocuk yaşta erken ve zorla evlilik, özellikle kız çocuklarının eğitim hakkını ellerinden almaktadır. Türkiye’de kız çocuklarının durumu incelendiğinde, çocuk yaşta erken ve zorla evlilikler, bir an önce önlem alınması gereken, ciddi bir sorundur. TÜİK’in 2024 verilerine göre, 16-17 yaş grubunda 9 bin 354 kız çocuğu resmi olarak evlendirilmiştir. Kaldı ki, bu veriler, yalnızca Medeni Kanun’a göre 18 yaş altındaki resmi evlilikleri kapsamakta olup, resmi olmayan evliliklerin sayısı ise bilinmemektedir.
ÇOCUK DOĞURAN KIZ ÇOCUKLARI
TÜİK’in 13 Mayıs 2025 tarihli verilerine göre, 2024 yılında 15 yaşından küçük 122 15-17 yaş arasında 5 bin 952 kız çocuğu doğuma zorlanmıştır.
Geçtiğimiz günlerde, Zonguldak’ta 16 yaşındaki G.Ü., karın ağrısı şikayetiyle Çaycuma Devlet Hastanesi’ne başvurmuş, acil serviste yapılan muayenede hamile olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu ülkede bir tek kız çocuğu bile zorla evlendiriliyor, eğitimden koparılıyor, doğuma zorlanıyorsa, bu sadece bir istatistik değil, toplumsal bir utançtır.
YOKSULLUĞUN KISKACINDAKİ KIZ ÇOCUKLARI
2024 yılında Türkiye'de yoksulluk sınırının altında yaşayan çocuk sayısı 7 milyon 39 bine ulaşmıştır. Bu rakam, ülkedeki çocukların önemli bir kısmının temel ihtiyaçlara erişimde ciddi sıkıntılar yaşadığını göstermektedir. Yoksul çocukların %32,9'unu kız çocukları oluşturmaktadır. Bu durum, özellikle kız çocuklarının eğitime erişim, sağlık hizmetlerinden yararlanma ve güvenli bir yaşam hakkı gibi temel haklardan mahrum kalma riskinin yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.
SUÇ MAĞDURU KIZ ÇOCUKLARI
5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’na göre “18 yaşını doldurmamış kişi” çocuktur. TÜİK’İn 1 Ağustos 2025 tarihli raporuna göre, güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 2024 yılında, 2023 yılına göre %9,8 oranında artarak 612 bin 651 olmuştur. Güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen 279 bin 620 çocuğun, 119 bin 728’i kız çocuğudur. Mağdur kız çocuğu sayısı geçen yıla göre 6 bin 674 artmıştır.
Suç mağduru olarak gelen 106 bin 34 kız çocuğunun, 1156’sı öldürme, 46 bin 611’i yaralama, 22 bin 284’ü cinsel suçlar, 6 bin 134’ü tehdit ve 5 bin 936’sı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, 8 bin 955’i aile düzenine karşı suçlar, 8 bin 405’i göçmen kaçakçılığı ve kalanı bu suçların dışında kalan diğer nedenlerden dolayı mağdur olmuştur.
Çocuklarımızın, özellikle kız çocuklarının maruz bırakıldığı erken yaşta evlilikler, eğitimden mahrum bırakılma, toplumsal cinsiyet kalıpları ve sistematik ayrımcılık, birer kader değil; ihmalin, sessizliğin ve politik irade eksikliğinin sonucudur.
Eğer bir ülkede kız çocukları hâlâ okula değil, evliliğe zorlanıyorsa, eğer eğitim hâlâ cinsiyet kalıplarını yeniden üretiyorsa, eğer devlet politikaları kız çocuklarını korumakta yetersiz kalıyorsa, o zaman bu sadece bir toplumsal sorun değil, bir adalet krizidir.
Eğitim, eşitliğin temeli ve özgürlüğün anahtarıdır. Bu nedenle kız çocuklarının eğitime erişiminin önündeki ekonomik, kültürel ve yapısal tüm engeller derhal kaldırılmalıdır. Müfredatlar, ataerkil kalıplardan arındırılmalı; toplumsal cinsiyet eşitliği, yalnızca bir ilke değil, eğitimin her kademesinde bir gerçeklik haline getirilmelidir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınan haklar, kâğıt üzerinde kalamaz. Bu hakların her kız çocuğu için yaşayan bir gerçekliğe dönüşmesi, ancak kararlı, bütüncül ve hesap verebilir bir devlet politikasıyla mümkündür.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, kız çocuklarının haklarını her daim savunacak, kız çocuklarının özgür, eşit ve güvenli bir yaşam sürebileceği bir Türkiye için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Eşitlik bir lütuf değil, haktır.
Bu hakkı sonuna kadar savunacağız.
Haber Editörü: Esin Çakır