KELİMELERİMDE TİTREYEN BAHAR

Güneşin yansıması ayna gibi parlatırken yüzümü gözlerimi açtım yeni bir sabaha. Yüreğimde bir yığın hüzün ve ruhumda dinlendirici sessizlikle. Sonbaharın yaklaştığını hissettim Nazım Hikmetin büyülü mısralarında kaybolurken.

"Bu geç vakit

Bu sonbahar gecesinde

Kelimelerinle doluyum;

Zaman gibi, madde gibi ebedi,

Göz gibi çıplak

El gibi ağır

Ve yıldızlar gibi pırıl pırıl

Kelimeler."

Kısa günlerimin uzun gecelerinde kahvemden tüten dumanın sıcaklığıyla sohbet ettim sonbaharın ıssızlığında kelimelerle.

Sararmış kuru yaprakların çıkardığı sesin ve göç eden kuşların evrenin küskünlüğünü bozup günbatımına neşe kattığını hayal ediyordum.

Havanın parçalanmış ve gri renkli görüntüsüyle gözlerden akamayan yaşları düşündüm bu gece bankta tek başına oturmuş denizin derinliğine dalıp boğulurken.

Kemanın kalbi titreten sesiyle, kasım yağmuru gibi gelen aşkı hissedemedim buruk bir tebessümle.

Rüzgârın sert esintisi bir şarkı notası gibi çarparken yüreğime, dökülür kalemimden hüznün cümleleri yalnız ağaç kavuğunda oturup döne döne düşen yaprakları seyrederken...

Topraklarına çöreklenmiş sonbahar umuda yer bırakmaz kalbimde, anılarla intihar eder anılarla hayatta kalmaya çalışırım bu gecede.

Dostluğa, arkadaşlığa gülümsemelerle veda ederken kucaklaşıyorduk sonbaharın ilk donuk bakışlarıyla....

Fatma ÇAM

Editör: TE Bilisim