STK temsilcileri, kanaat önderleri, eğitimci ve esnafların da katıldığı iftar programında bölgeye yönelik yaptığı çarpıcı açıklamaları büyük takdir gören Yapıcıoğlu, bir bütün olarak emperyalist güçlerin bölge üzerinde çok büyük bir oyun oynadığını ve taşeron olarak kullandıkları örgüt üzerinden Müslüman Kürd halkını İslam’dan kopararak bölgeyi İslamsızlaştırma çalıştıklarını dikkat çekti

“Bu olaylar üzerinden bir bütün olarak Kürdleri hedef haline getirirseniz bu durum daha çok şer güçlerini memnun edecektir”

Son yaşanan gelişmelerin halkın iradesi dışında yaşanan gelişmeler olduğunu ve bu yaşananlardan dolayı halkın neredeyse tamamının rahatsız olduğunu belirten Yapıcıoğlu, “Bizim tespitlerimize göre yüzde doksanlık bir kesim ‘bu şekilde, şehir içlerinde, insanların yaşam alanlarında, sokaklarda çatışmalar olmamalıydı.  Bu bombalar patlamamalıydı’ diyor. Ama yaşanan bu olayların sorumlusu kim diye vatandaşa sorarsanız; bu durum karşısında herkes durduğu yerden olaya bakarak karşı tarafı suçlayabiliyor. Öyle insanlar var ki örgütün söylemini haşa sanki vahiymiş gibi kabul ediyor. Yaşanan bu olayların baş sorumlusu olarak devleti görüyor. Bunların oranı tahmini olarak yüzde 10 veya 12 bulmuyor. Evet, bu kesim hükümeti suçlamakla kalmıyor, örgütün de yürüttüğü bu eylemleri haklı görüyor. Ancak diğer insanların yani bölge insanlarının bir kısmı da var ki olayların sorumlusu olarak PKK’yi görüyor ve yürütülen çukur siyasetini eleştiriyor. Bu da bize şunu gösteriyor. Olaylara ülkenin bu tarafından baktığımızda emperyalistlerin özellikle toplumu bölüştürme, karşı karşıya getirme çabalarının semeresi olabilecek anlayışa müsaade etmemeli ve toptancı bir anlayışa olaya yaklaşmamalısınız. Bu olaylar üzerinden bir bütün olarak Kürdleri hedef haline getirirseniz bu durum daha çok şer güçlerini memnun edecektir” uyarısında bulundu.

“Aman çözüm süreci bozulmasın diyen devlet bunlara karışmadı.”

Son yaşanan çatışmaların bir anda ortaya çıkmış bir süreç olmadığını ve sürecin bu noktaya gelmesinde devletin çok ciddi ihmallerinin olduğunu belirten Yapıcıoğlu, devletin özellikle 6-8 Ekim 2014 tarihinde ve sonrasında Cizre’de yaşanan olaylarda takındığı tavrın sorgulanması gerektiğinin altını çizdi.

Yapıcıoğlu, “Ancak asıl sorun devletin burada takındığı tavırdır. Malumunuz 6-8 Ekim tarihlerinde ve Aralık 2014 tarihlerinde Cizre’de yaşanan olaylar karşısında devletin sergilediği tavır ortada. Özellikle Cizre’de, Nur mahallesinde 19 kardeşimizin evi vardı ve bu evler 10 saate yakın bir süre ağır silahlarla ateş altında tutuldu. Abartısız söylüyorum, sadece bir üyemizin evinin duvarlarında iki binden fazla mermi izi vardı. 66 yaşındaki bir ağabeyimiz bir ayağı evinin bahçesinin içinde iken boğazından vurularak şehit edildi. Tüm bunlara rağmen “Aman çözüm süreci bozulmasın” diye devlet bunlara karışmadı. Bu bölgelerde devlet kontrolü tamamıyla onlara bırakmıştı. Ancak basına pek yansıtılmadığı için devlet böyle bir durum yokmuş gibi davranıyordu. Ne zaman ki bunlar ellerinde silahları ile çukur ve barikatların başlarında poz verince devlet de bu sefer oraya girmeye karar verdi.” ifadelerini kullandı.

“Bu yollara iki günde mi bombalar döşenerek bu şekilde yapıldı?”

Devletin bu şekilde davranmasının arkasında yatan sebebin ne olduğunun sorgulanması gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, örgütün bu süreçte kendilerine açılan alanı kendi lehine değerlendirerek bu süre zarfında istediği kişiyi sorguya çektiğini, istediğinin çocuğunu alıp dağa götürdüğünü, şehir merkezlerinde kurdukları güya mahkemelerle istediklerini yargıladıklarını söyledi.

Yapıcıoğlu, “Ancak işin gerçeği şu; olayların bu noktaya gelmesinde hem örgüt hem de hükümet sorumludur. Şehir merkezlerinde havaya uçurulan, patlatılan bu kadar bomba şehirlere iki günde mi geldi? Bakıyorsunuz üzeri asfaltla kapatılmış olan yollar havaya uçuyor. Bu yollara iki günde mi bombalar döşenerek bu şekilde yapıldı? Çözüm süreci denilen zaman zarfında bunların hazırlıklarını yaptılar. O günlerde sınırlardan gelen kamyon kamyon silahları satın alıp halka dağıttılar. Bunu hükümette biliyordu. 80 bin adet silah dağıtıldı diyen sayın başbakana sormak lazım. Nerde bu silahlar?

“Masum insanların ölmesine göz yummak doğru değildir”

Hükümetin takındığı bu tavrın siyaseten yapılmış bir tavır olarak değerlendirilmesinin ve taktik olarak görülmesinin akla ziyan bir bakış olduğunu ve bu tavrın halkı zulme mahkûm etmek olduğunu belirten Yapıcıoğlu sözlerine şöyle devam etti:

“Ancak bizim bildiğimiz bir gerçek vardır ki, haksız yere bir tek cana kıyılması, buna müsaade edilmesi doğru değildir. Bir insanın haksız yere öldürülmesi bütün insanların öldürülmesi gibidir. Biz bunu böyle değerlendiriyoruz. Birileri bizi eleştirecek, kınayacak, aman süreç devam etsin, kimse bu konuda bizleri kınamasın diyerek örgütün yaptıklarını görmezden gelmek, masum insanların ölmesine göz yummak doğru değildir. Bir gazetecinin tabiriyle, Evet, örgüt bölgede halkı kaybetti ancak devlette bu halkı kazanmış değil.”

“Biz, bu toprakların yeni bir Endülüs olmasına müsaade etmeyeceğiz”

Örgütü ve arkasında durarak hiçbir zaman desteklerini eksik etmeyen emperyalist güçlerin gerçek yüzünü çok iyi bildiklerini ve bölge üzerindeki emellerinin farkında olduklarını belirten Yapıcıoğlu, “Onlar, bölgeyi tamamen İslamsızlaştırmak istiyorlar. İslam’ı o bölgeden söküp atmak istiyorlar. Buraları ikinci bir Endülüs yapmak istiyorlar. Bize olan düşmanlıkları da bu projelerinin önündeki en büyük engel olmamızdan kaynaklanıyor. Yoksa bizim onlarla şahsi bir sorunumuz yok. Bizi kendilerine engel olarak gördükleri için ısrarla üzerimize geliyorlar. Yapmaya çalıştıkları ifsat projelerine geçit vermediğimiz için bizleri efendilerine şikâyet ediyorlar. Ancak şunu bilmelerini istiyoruz. Biz, bu toprakların yeni bir Endülüs olmasına müsaade etmeyeceğiz. Bunu herkes böyle bilsin.

HÜDA PAR GENEL MERKEZİ

yesyeni-logo-final-039.png

Editör: TE Bilisim