Yazacaklarım var, yazmak istediklerim.

Fuzuli’nin dediği gibi;

‘’ Söylesem tesiri yok,sussam gönül razı değil. Aşk imiş her ne var alemde’’ Aynen  o hesap.

**

Bir önceki yazımda anlattığımdan daha elle tutulur yaşanmışlıklarını gördüm o topraklarda. Tıpkı bir Türk Filminden kopyalanmış ya da bir Türk Filmine konu olacak kadar dramatik hayatlar gördüm.

**

Bugün de size Zengin kız , fakir oğlan/ Fakir kız, zengin oğlan hikayesi anlatmak isterim.

**

Babamın görevi nedeni ile Akçaabat’ın bir köyünde dünyaya geldim.(Aslen Beşikdüzü’lü bir aileye mensup ama kendini hep Akçaabat’lı olarak gören biriyim).. 18 yıl aynı yerde yaşadım. Neler katmadı ki bana o köy.Nasıl güzel insanlar tanıdım anlatamam. Misafir olarak ikamet ettiğimiz köyde hiçbir zaman misafir olduğumuz hissettirilmedi mesela.Sadece bizim aile değildi köyümüzde misafir konumunda olan. Marabalar’da vardı.

Marabalar.. Şimdilerde argoda  aşağılamak için kullanılan bu kelimenin tam olarak anlamını bir bilseler kullananlar kendinden utanır . Utanmalıdır da ayrıca.

Hoş o zamanlarda da pek farklı değildi düşünceler. Almancı diye anılan varlıklı ailelerin bahçelerini işleyen  bu marabalar –ki  daha farklı bir tabirle ortakçı, yani işlediği bahçenin gelirinin bir kısmına ortak emekçi insanlar- ise bizim kadar şanslı misafirler değillerdi çoğu zaman. Yüzlerine karşı söylenmeyen ama hor görülen bu ailelerle büyüdüm .

**

Başka bir köyden, yaşadığımız köye gelen bu ailelerin evindeki huzur veren sohbetleri , kahkahaları tütün kokan odaları tavana asılan sepetteki bayat ama lezzetli ekmekleri ve o ekmeklerin üzerine sürülen tahta kutulardaki katı pekmezleri anlatmaya, anlatabilmeye dilim dönmez ki. İşte o ailelerden birinin  en büyük kızı idi Emine( Kullanılacak isimler gerçek isimler değildir.) Şen şakrak biraz fütursuzca konuşan  deli dolu ama sözünün eri, çalışkanlığı ile tanına  sevilen biri Emine.

Kendi işlerini bitirdiğinde komşusuna arkadaşına yardıma koşmaktan çekinmeyen mahallenin baş tacı Emine.

 Emine ailesinin ortakçı olarak çalıştığı  ailenin büyük oğlu Metin’e aşık olur. Hem de deliler gibi.

**

Emine ablamın yakın arkadaşı,sırdaşı içindeki sırrı ablamdan başkasına anlatamıyor.Çünkü biliyor olmayacak duaya amin demek gibi onun içinde yaşattığı o büyük sevda.O kalp çarpıntıları,içinde uçuşan kelebekler..

Ve yine biliyor ki Emine böyle bir şey duyulsa  kimse buna razı gelmeyecek.Hatta oturdukları evden ve ortakçı oldukları bahçeden de olacaklar. İçindeki duygulara gem vurmaya çalışırken  bütün bunlardan habersiz zengin ailenin oğlu Metin her gün evin önünden geçiyor.Bazen uğrayıp  selam veriyor bazen de bahçede çalışırken yanlarına gelip Emine’nin babası Ahmet Amca ile sohbet ediyor. Emine’nin içinde beslediği sevdaya yetiyor bunlar . Yetiniyor Emine,Yetinmek zorunda kalıyor.

**

Gün geliyor  tüm bunlardan habersiz diye düşünülen  Metin,   Emine’nin tütün damından tütün vagonlarını çıkardığı bir gün yanına gelip yardım etmeye başlıyor. Emine’nin içi içine sığmıyor son vagonu da çıkardıkları an Metin çatlak ve birazda ürkek bir sesle Emine’ye ‘’seni seviyorum’’ diyor  ve uzaklaşıyor. İşte o an o saniye hem hayatın kırılma noktası onlar için. Sonun başlangıcı.

**

Aradan zaman geçtikçe ilerliyor aralarındaki muhabbet fakat kimseye belli ettirmemeye çalışıyorlar.Her geçen gün daha da şiddetlenen karşılıklı duygular gem vurulmaz hale geliyor. Kızındaki mutlulukla çaresizlik arasındaki hali fark ediyor bir gün Ahmet amca.

Ahmet amca ; yılların yorgunluğu yüzündeki kırışıklıklardan ellerindeki nasırlardan belli olan hiç okula gitmemiş bütün ömrünü tütün bahçelerinde çalışarak geçirmiş ve bu arada bir ayağı sakat kalmış kalender , yüzündeki tebessüm hiç kaybolmayan insan,

Kızını  karşısına alıp bu halinin sebebini soruyor. Emine daha fazla içindeki bu derdi saklayamayacağını düşünüp her şeyi babasına anlatıyor. Ahmet amcanın bakışları yere düşüyor birden ,Emine ise gözlerini babasından ayıramıyor. Çünkü sığınabileceği tek kişi babası. İçinden çıkılmaz bu derdin içinde ıstırap çeken bakışlarla, yardım isteyen bakışlarla bakıyor babasına. Sigara dumanından sararan bıyıkları ve parmak uçları ile  naylon poşetin içinden tütününü çıkarıp bir sigara sarıyor Ahmet amca  bir nefes çekip kızına bakıp ‘’Nasip ya kızım nasip’’ diyor sadece ve kalkıp gidiyor.

**

Metin in babası ve annesi Almanya’dan izine geliyorlar o sene. Metin konuyu ailesine açıyor kabullendireceğini düşünerek. Baba şiddetle karşı çıkıyor olaya. Hiç geciktirmeden Ahmet amcanın yanına geliyor ve böyle bir şeyin asla olmayacağını söyleyip  kızına sahip çıkmasını söylüyor. Ahmet amca ise ‘’Bir daha sakın kızımın adını ağzına alma Mustafa. Bu sene son olsun bırakıyoruz bu bahçeyi’’ diyor ve konuyu kapatıyor… O günden sonra köyde duyuluyor Emine ile Metin’in aşkı. Dedikodu diz boyu. Emine ,Metin’den bu ilişkiye sahip çıkmasını bekliyor ama Metin  her ne kadarda sevse gücünün yetmediğini ve ailesine sırt dönemeyeceğini söylüyor Emine’ye.  O yıl hasat sonu Ahmet amca ailesi ile başka bir köye göç ediyor..

**

Aynı yıllar bu seferki kahramanlarımız annesi ve babası Almanya’da olan ve dedesinin yanında büyüyen Selma ile yine başka bir köyden köyümüze göç etmiş  bir ailenin oğlu Yılmaz ..

**

Orta Okul yıllarımız. Selma sınıf arkadaşım köyden beraber gidip geliyoruz okula. Selma’nın kuzeni Hüseyin de bizimle. Yılmaz bizden bir yaş büyük.Lise de okuyor. Yılmaz  gönlünü Selma ya kaptırmış. Bir gün beni çağırıyor Yılmaz evlerine. Yılmaz’ın küçük bir odası var. Odaya girdiğimde olduğum yerde kalakalıyorum. Odanın bütün duvarlarında kocaman harflerle Selma yazıyor. Kalpler çizilmiş, gizli- gizli Selma’ nın fotoğrafları çekilmiş duvarlara yapıştırılmış.

‘’Bundan kimsenin haberi olmasın ‘’ diyor bana Yılmaz.’’ Sana  söylemem lazımdı, yardımına ihtiyacım var. ‘’

‘’Selma’ya yaklaşmam için ortamınıza girmem lazım ve bunlardan Hüseyin’in şüphelenmemesi gerekiyor.’’ diye ekliyor. Yani Yılmaz beni perdelemek için kullanacak. Yapacak bir şey yok kabul ediyorum. Artık yılmaz sık sık bizim okula gittiğimiz saatlerde bize takılıyor okul çıkışı ‘’ Benimle! ‘’ buluşmak için okula geliyor. Aradan geçen zamanda Yılmaz bir yolunu bulup Selma’ya açılıyor ve aralarında  sonun başlangıcı bir aşk başlıyor..

**

Aralarında ki bu duygu yoğunluğu kısa zaman içerisinde Hüseyin tarafından duyulunca olay büyüyor. Aileler işin içine giriyor.. Yılmaz’a  uyarılar başlıyor hatta tehditler. Yılmıyor  Yılmaz sahip çıkıyor yaşadıklarına. Yolu kesiliyor vaz geç deniliyor. Selma  bitti demeden beni vazgeçiremezsiniz, öldürmeniz lazım diyor.Uzayıp giden bu tartışmalar sırasında yaz tatili gelip çatıyor. Selma ‘nın ailesi Almanya’dan geliyor. Olayı duyduklarında bir telaş içerisinde bir akrabalarının Almanya’da olan ve Selma’dan 4-5 yaş büyük oğluyla Selma’ya söz kesiyorlar. Yılmaz Selma’ya haber gönderiyor yapma diyor ama Selma  Yılmaz’ı cevapsız bırakıyor. Bırakmak zorunda kalıyor. Vazgeçmiyor yine Yılmaz. Bir akşam kahvehaneye gidip Selma’nın sözlüsünün babasının masasına oturuyor ve ‘’ Bunu bize yapmayın. Sizden tek bir isteğim var gelin evime odama bakın orada her şeyi göreceksiniz  .. Bu işin tek taraflı olmadığını Selma ‘nın da beni sevdiğini, oğlunla mutlu olamayacağını göreceksiniz’’ diye yalvarıyor..  Selma’nın akrabaları tarafından tartaklanarak Kahvehaneden dışarı atılıyor Yılmaz.

Birkaç gün sonra Selma’dan kısa bir not geliyor Yılmaz’a

‘’ Vazgeç ve beni unut’’ diye..

Yılmaz mücadelenin artık bir anlam vermeyeceğini anlıyor ve bir kenara çekiliyor..

**

Metin;

 Emine köyden ayrıldıktan sonra ailesinin baskısı ile  akrabalarından biri ile evlendirildi. Eşi Metin’nin kendisini değil hep Emine’yi sevdiğini  bile bile iki erkek evlat dünyaya getirdi. Metin çalışma bahanesi ile hep Trabzon dışına gitti geldi. Yıllar sonra büyük oğulları Trafik kazasında öldü. Küçük oğulları  tedavisi güç bir hastalıkla mücadele ediyor.

Emine ;

Başka bir köyde başka bir marabanın oğlu ile evlendi. Kendisi çok seven bir eşi var. Mutlu olduğunu söylüyor biraz mahsun ,biraz düşünceli,biraz sevdalı hala  ve o deli dolu şen şakrak  haliyle ekliyor.

3 kızım bir oğlum iyi bir kocam var.. Her şey yolunda yani.. Beynimde çıkan ‘’Ur’’u saymazsak..

Yılmaz;

Kader mi kısmet mi bilemem , Belki de Yılmaz evinde hep Selma adı yankılansın istediği içindir, Selma adında başka bir kızla evlendi . Yıllar sonra geçirdiği bir trafik kazasından sonra ayağında hafif bir sakatlık kaldı.

Selma;

Kendinden 4-5 yaş büyük akrabası ile liseyi bitirir bitirmez evlenerek Almanya’ya gitti. Eşine Mecburiyetten seninle evlendim dediği söylenmişti.

**

Yaşanan ve yarım kalan aşklara mı yanarsınız, Sınıf farkı gözeten insanların densizliğine mi ?

Yoksa hiç günahları olmayan üçüncü şahısların yani sonradan evlenilen eşlerin  yapılan bu haksızlıkların içine dahil edilmesine mi ?

yesyeni-logo-final-422.png

 

 

 

 

 

Editör: TE Bilisim