İçinde  şeytan sözü geçen en masum cümleydi “Şeytan uçurtmaları”. Hele hele yerden 3 metre yüksekliğe bile çıksa kıvrıla kıvrıla sallanan kağıttan kuyrukları hayal dünyasına götürürdü beni. Kollarımı açmış havada salına salına süzülürken düşmemek için ayaklarımı çırpıyormuşum gibi gelirdi bana.

Nasıl bir masumiyettir o çocukluk nasıl temiz nasıl pirüpak  bir duygudur.

**

Elbiseleriniz çamurlu,düşünce kanayan dizimizden  akan kan nasıl da tertemizdi.

**

Birgün şeytan uçurtmamla koşarken gökyüzünde gördüğüm küçücük uçan cismi görünce heyecan içinde ağabeyime ne olduğunu sorduğumda bana adının uçak olduğunu ve içerisinde insanların olduğunu söylemişti.

İnanmadım tabi ki. O kadar küçük bir Cismin  içerisinde insan olması mümkün değildi. Oturup dirseklerimi dizlerime dayayarak kafam ellerim arasında  ağabeyimin uçak dediği o uçan şeyin geçmesini beklerdim her gün. Görünce de akıl sır erdiremezdim insanların içinde olduklarına. Ya ben küçüğüm diye ağabeyim beni kandırıyor Ya da dünyada çok küçük insanlar var ve ben onlarla henüz karşılaşmadım diye düşünürdüm hep.

6 yaşımda iken hastalanan dedemin Ankara’ya doktora gitmesi gerekti. O’nu yol etmek için gittiğimiz Hava alanında Karşılaştım ilk uçakla. Annem elimden tutmuş, babam dedem ve anneannemi uçağa binerken şahit oldum ilk defa insanların uçağa bindiğine. Uçak hareket ettiğinde annemin elini bırakıp sağ elimi havaya kaldırıp bekleme salonunda koşturmaya başlamıştım tıpkı şeytan uçurtmamı havalandırırken koştuğum gibi. Öyle ya yerden havalanması İçin birinin ipi sıkı sıkı tutup uçmasını istediğiniz şeyi koşarak havalandırması gerekiyordu ve o gün o görev benimdi. Çünkü uçacak olan şeyin içerisinde dedem anneannem ve babam vardı. Görevimi layıkıyla yaptım ve uçak havalandı. Ama bir terslik vardı uçağın arkasında benim hayal dünyamı harekete geçiren kuyruk yoktu. Ya o uçak kuyruğu yok diye düşseydi. Kendimi hiç affetmezdim. Havalanmasına ben sebep olmuştum. Allah yüzümüze  baktı da düşmedi şükür. Sonra yavaş yavaş gözden kayboldu gitti uçak.

O günden sonra şeytan uçurtmamı her uçurduğumda uçak kalkıyooor diye bağırırdım. Her masumiyet gibi o günler de geçti gitti. Ne güzel çocuklardık nasıl masum nasıl da tertemiz.

Hani diyor ya Sezen Aksu ;

“Ah ne kahraman ne cesur, ne güzel çocuklardık

Her yeni günü ümitle nasıl kucaklardık

Ah kaldırımlar biliyor, bi devir muhteşemdik

Güz güneşinden hüzünlü, ilk yazdan şendik”

İşte tam da böyleydik.

**

Ne zaman bitti o günler nasıl da koşarak uzaklaştılar bilmiyorum ama uçurtmalar gitti Şeytan kaldı yadigar.

Giden o kuyruksuz uçaklar dedemi,anneannemi, babamı ve masumiyetimizi götürüp benim daha önce karşılaşmadığım küçük insanları getirdiler.

Her gelen de ;

Elbiselerimizdeki çamurları silip ruhumuzu kirlettiler.

Kanayan dizlerimizin yerini ise temizlensin diye kanattığımız  o kirli ruh aldı

...……

Vefa YILMAZ

123456---kopya-20171208224556.png

 

Editör: TE Bilisim