Eğitim Çalışanlarının Ekonomik Sıkıntıları Ve Özlük Hakları İle İlgili Türk Eğitim-Sen Trabzon Şubeleri Adına Coşkun Dilber Basın Açıklamasında Bulundu.

Bu gün tüm kamu çalışanlarının olduğu gibi, eğitim çalışanlarının da ciddi ekonomik sıkıntıları vardır. Alım güçleri düşerken, özlük hakları ile ilgili de ciddi sıkıntılar oluşmaktadır. Eğitimi Milli Eğitimden Üniversitelerimize kadar bir bütün, bu alanda çalışanları da hizmetlisi, memuru, öğretmeni, idari personeli, öğretim görevlisinden akademik personele kadar bir bütün olarak görmekte ve her bir kesimin problemini önemsemekteyiz. Bir vücudun azaları şeklinde olan bu yapının her hangi birisindeki bir rahatsızlık tüm alanı etkileyecektir. Bu nedenle yardımcı personelden memuruna, şefinden her kesimine hakkaniyet ölçüsünde ekonomik iyileştirme sağlanmalıdır.

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılacağı ilk olarak 23 Ekim 2018 tarihinde duyurulmuştur. Türk Eğitim-Sen olarak, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artıran ve mesleğin statüsünü sağlam bir zemine kavuşturacak, eğitim alanında hizmet veren tüm eğitim çalışanlarının haklarını koruyan ve geliştiren bir meslek kanunu talebimizi yıllardır ortaya koyuyoruz. Bu doğrultuda Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu desteklediğimizi ifade etmiştik. Tabi bu desteğimiz, devlet memuru olmamız hasebiyle sahip olduğumuz mevcut hak ve kazanımlarımızın baki kalması kaydıyla olacaktır. Öte yandan hazırlıkları tamamlandığı söylenen Meslek Kanunu’nun eğitimin paydaşlarıyla henüz paylaşılmamış olmasını da anlayabilmiş değiliz. Kapalı kapılar arkasında süreç yürütülmesini kabul edemeyiz.

yeni-001.jpg

Ayrıca şu hususu da özellikle vurguluyoruz ki; Söz verildiği halde üç yılı aşkındır Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili somut bir adım atılmamış olması kabul edilemez bir durumdur. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. Bundan dolayı bu konuda daha fazla gecikme yaşatılmamalı ve 2022 bütçe görüşmelerinin tamamlanmasıyla birlikte meslek kanunu TBMM gündemine getirilmeli ve derhal yasalaşmalıdır. Bu konuda TBMM’deki tüm partilerin katkısını beklediğimizi ifade ediyoruz.

Bu minvalde Meslek Kanunu’nda olmasını talep ettiğimiz hususlar özetle şu şekildedir:

-Halen öğretmenler kadrolu, sözleşmeli, ücretli olarak üç modelle istihdam edilmektedir. Aynı işi yapan öğretmenlerin farklı statüde istihdamı hem eğitimimize vurulan bir darbedir hem de öğretmenlik mesleğinin geleceğini zedelemektedir. Bu noktada eğitim-öğretim hizmetlerinde tek istihdam modeli kadrolu öğretmen olmalıdır, öğretmenlerimiz öğretmen odalarında bölük pörçük edilmemelidir.

-Öğretmen atamaları KPSS puan üstünlüğüne göre, mülakat yapılmadan gerçekleştirilmelidir.

-Kariyer basamakları; 10 yıl öğretmenlik yapan UZMAN ÖĞRETMEN, 20 yıl öğretmenlik yapan BAŞÖĞRETMEN olarak düzenlenmeli ve kesinlikle sınavsız olmalıdır. Çünkü öğretmenlik sadece “Bilme” değil, “Bildiğini aktarma” mesleğidir ve bundan dolayı kariyer basamaklarında tek ölçüt, tecrübe yani hizmet yılı olmalıdır. Bu sürelere adaylık dönemi, askerlik süreleri, dershane ve özel okullarda geçirilen süreler dâhil edilmelidir.

yeni-kalabalik.jpg

-Eğitim kurumlarına müdür ve müdür yardımcısı olarak atanacaklar sadece yazılı sınavla belirlenmelidir. Yazılı sınavla idareci olup, önceki yıllarda görevi bırakan idarecilere de tekraren hak verilmelidir. Yazılı sınav kazanarak atanmış olmak şartıyla atanmış olan okul müdürleri, eğitim öğretim hizmetleri sınıfında kalmak kaydıyla kadrolu olarak görev yapmalıdır.

-Okul idarecilerinin de öğretmenlerde olduğu gibi idareci olarak, iller arası tayin istemelerinin sağlanması için düzenlemeler yapılmalıdır.

-Başarı, üstün başarı belgeleri objektif kriterler belirlenerek uygulamaya geçmelidir.

-Mevcut ek ders saat ücretleri eğitim hizmetlerinin onuruna yakışır düzeyde değildir. Ek ders ücretleri %100 artırılarak öğretmelerin rahat bir nefes almaları sağlanmalıdır. Bu oran Destekleme ve Yetiştirme Kurs ücretlerine de aynı oranda yansıtılmalıdır.

-Eğitim çalışanlarının vergi dilimi %15’te sabitlenmelidir. 

-Performans değerlendirmesi gibi öğretmenlerin çalışma azmini olumsuz etkileyecek sübjektif bir değerlendirme kesinlikle olmamalarıdır.

-Müdür, Müdür Başyardımcısı ve Müdür Yardımcısı olarak görev yapanların aylık karşılığı ve isteğe bağlı ek ders ücreti karşılığında derse girme zorunluluğu kaldırılmalıdır.

-Tüm öğretmenlerin aylık karşılığı ders saati 15 saat olmalıdır.

-Öğretim yılına hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına verilecek şekilde düzenlenmelidir.

-657 sayılı DMK’nın öğretmenleri de ilgilendiren bütün hükümleri bu kanun içerisinde yer almalı, öğretmenlerin her türlü istihdam, özlük, ödeme, disiplin, terfi, izin, atama iş ve işlemleri Meslek Kanunu içinde yer almalıdır.

-Anayasa ve DMK’nın iş güvencesi ile hükümleri kanun metninde mutlaka yer almalıdır.

-Elverişsiz koşulların hâkim olduğu bölgelerde görev yapan öğretmenlere brüt bir asgari ücret ile brüt iki asgari ücret arasında Zorunlu Hizmet Tazminatı ödenmelidir.

-Eğitim Fakültelerinin kontenjanları MEB tarafından belirlenmesi, belirlenen kontenjanlardan mezun olanların MEB tarafından istihdam zorunluluğu kanun kapsamında yer almalıdır.

-Anadolu Öğretmen Liselerinin tekrar açılması için düzenleme yapılmalıdır.

-Öğretmenliğe atananların AKS (Adaylık Kaldırma Sınavı) tabi tutulmaması için düzenleme yapılmalıdır. AKS kaldırılmalıdır.

-İl ve İlçe milli eğitim müdürleri, Milli Eğitim Müdür Yardımcıları ve Şube Müdürlerinin seçilmesi, yer değiştirmesi ve atanma usulleri ve illerdeki görev süreleri kanunla düzenlenmelidir.

-Nöbet ücretleri meslek kanununda düzenlenmeli, tutulan her bir nöbetin ücreti en az 6 saat olmak üzere verilmelidir. Nöbet isteğe bağlı olarak verilmeli ve kaç nöbet tutulursa tutulsun ücreti alınmalıdır.

-Eğitim çalışanlarının şiddete maruz kalmaları durumuna göre önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyideleri içeren düzenlemeler mutlaka Meslek Kanunu ile belirlenmelidir.

-3600 ek gösterge konusu mutlaka Meslek Kanunu ile düzenlenmeli, dengeli ve adil bir dağıtım sağlanmalıdır.

-Öğretmenlerin aile birliğinin sağlanamaması büyük bir sorundur. Yetersiz kontenjanlardan dolayı binlerce çocuk ana babasıyla birlikte yaşama, kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkından mahrum bırakılmaktadır. Üstelik Anayasa’nın 41’inci maddesi “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” der. Bu noktada Milli Eğitim Bakanlığı, hem Anayasa gereği hem de insani bir gereklilik olarak aile birliğini sağlamalı ve meslek kanunuyla güvence altına alınmalıdır.

- Bakanlığa bağlı tüm kurumlarda, öğretmenlerin atama ve nakil düzenlemeleri ile ehliyet ve liyakati esas alan yönetici atama sistemi mutlaka Meslek Kanunu’nda yer almalıdır. Böylelikle sürekli değiştirilen yönetmeliklerle sistemin içinden çıkılamaz duruma getirilmesi engellenmiş olacak, yazılı sınav başarısına göre adalet zemininde yürütülen atama süreçleriyle kişisel inisiyatifler sonlandırılmış olacaktır.

Ümit ediyoruz ki, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile birlikte, öğretmenlik mesleğinin muhatap olduğu mevzuat parçalı olmaktan kurtarılacaktır.

Daha önce de defalarca ifade ettiğimiz gibi; Türk Eğitim Sen olarak, mesleğin statüsü sağlam ve yasal bir zemine kavuşturacak, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artıracak tedbir ve düzenlemeleri hayata geçirecek olan Meslek Kanunu’nu destekliyoruz. Ancak, mevcut hak ve kazanımlarımızı riske atacak gelişmelere karşı da gereken her türlü hukuki ve demokratik hakkımız kullanacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

Diğer yandan;

Üniversitelerimizde çalışan yardımcı hizmetler sınıfı uygulaması bir an önce bitirilmeli ve bu kadroda çalışan arkadaşlarımızın yıllardır çekmiş olduğu sıkıntıların bir an önce ortadan kaldırılmasını istiyoruz.

Üniversitelerimizde çalışan memur arkadaşların kariyer basamakları planlamaları yapılmalı, liyakat ve sınav esasına göre yükselmeleri için yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Üniversitelerimize kurum dışı atamalar son yıllarda giderek artmaktadır. Bunun için bir düzenleme yapılmalı ilgili kadrolara atanma şartını sağlayan idari personel olan kurumlarda dışarıdan atanmaların önüne geçilmelidir.

Üniversitelerde sınavsız atama yapılan MYO/Fakülte/Enstitü sekreterlikleri için duyuruya çıkılmalı şartları sağlayan kişilerin objektif ve tarafsız bir puanlama yapılarak atanma sürecine bir an önce geçilmelidir.

Üniversitelerimizde keyfi uygulama olan 13b/4 bir an önce kaldırılmalıdır.

Üniversitelerimizde görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları belirli bir periyoda bağlanmalı ve bu uygulamalar, boş kadrolar ve ilgili kadrolara atanmak için gerekli olan düzenlemeler  hem üniversite hem de YÖK web sitesinde yayımlanmalıdır.

Üniversitede çalışan idari ve akademik personelin almış olduğu tüm ek ödemeler emekliliklerine yansıyacak şekilde düzenleme yapılmalıdır.

Üniversitelerimizde Rektörlük seçimi geri gelmelidir. Bu seçimde idari ve akademik tüm personel oy kullanabilmelidir.

50/d Kadrosunda çalışan, üreten, bu ülke için bilim yapan genç akademisyenlerimizin gelecek kaygısı taşımadan bir an önce 33/a kadrosuna alınmaları ve önündeki engellerin kaldırılması Lider Ülke Türkiye için bir elzem konudur.

Üniversitelerimizde Doktorasını bitiren, Doçentlik ve Profesörlük unvanını alan akademisyenlerimizin kadro şartına bakılmaksızın atama şartları sağlayanların ilgili kadrolara atanlamaları yönündeki engeller kaldırılmalıdır.

Üniversitelerde çalışan akademik personelimize bilimsel çalışmalarında destek verilebilmesi için Bilimsel Araştırmalar Biriminden alınan proje destekleri artırılmalı, uluslararası yayınlar için teşvik modeli uygulamasına geçilmelidir.

Üniversitelerde kurulan komisyonlarda bir akademisyen ve/veya idari personelin sadece bir görevi olmalı birden fazla görev verilmemelidir.

Kariyer basamakları bakımından Doçentlik sözlü sınavı kaldırılmalıdır.

Üniversitelerimizde çalışan idari ve akademik personelin maaşlarına, bilimsel bir kurumda çalışan kişilerin maaşlarına yakışır bir düzeyde zam yapılması acil ve elzem bir durumdur.

Sayın kamu çalışanları ve emeklileri,

- 2021 Ekim ayı itibariyle son bir yılda 4 kişilik ailenin zorunlu harcamaları aylık 1.747,29 TL artmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu’ndan alınan Ekim 2021 fiyatlarına göre tek kişinin yoksulluk sınırı 4.514,13 TL,  Dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddi ise 9.373,14 TL olarak belirlenmiştir. Enflasyon Aralık ayında açıklanan oranı %21.31 çıkmış, alım gücü iyice düşmüştür. Oysaki gerçek rakamlar bunun çok üzerindedir. Hal böyle iken kamu çalışanları ve emeklileri için hayat standartlarını yükseltmek değil mevcudu korumak için acil ek zam yapılmalıdır. Sözde sendika ile yaptığınız toplu sözleşme hayatın gerçekleri karşısında hükümsüz kalmıştır. Hadi üç ay sonrasını görmeyen bir sendikal anlayışı ikna ettiniz ve imza attırdınız. Ama hayatın gerçeklerini ve devlet aklını nasıl göz ardı edeceksiniz? Artık algı operasyonları ile bu süreç işletilemez.

Kamu çalışanlarına ve emeklilerine yatığınızı söylediğiniz yüzde 30-35 zam söylemleri asılsızdır, gerçek dışıdır. Sözleşmenin altına rengi sarıdan kırmıza dönüp buram buram terleyerek imza atanlar dahi yanlış anlaşıldık demek zorunda kalmıştır. Zira mum yatsıya kadar yanmamıştır. Gerçek ortadadır güneş balçıkla sıvanmaz. Dolayısıyla alım gücünün giderek düştüğü, enflasyon rakamlarının ortada olduğu bu dönemde tüm kamu çalışanlarına ve emeklilerine son bir yıldaki kayıpların telafisi için en az 1000 TL seyyanen zam yapılmalı, %3 refah payı maaşlarına eklenmelidir.

Buradan tüm kamu çalışanlarına sesleniyor ve gerçek sendikal mücadelenin adresi Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’de buluşalım diyoruz.

Yetkilileri buradan bir kez daha uyarıyoruz, taleplerimizin acil karşılanmasını istiyoruz. Şayet bu gerçekleşmez ise önümüzdeki hafta Türkiye Kamu-Sen olarak alanlarda olacağımızı buradan bir kez daha hatırlatıyoruz.  

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Coşkun DİLBER

Türk Eğitim-Sen

Trabzon Şubeleri Adına

karavan-003.png

Editör: TE Bilisim