“SAFRA KESEMDE POLİP VAR: KANSER MİYİM?”

Safra kesesi polipleri safra kesesi içi mukozasından kaynaklanan kabarık lezyonlardır. Çoğu tesadüfen başka amaçla yapılmış ultrasonografilerde ya da safra kesesi başka nedenlerle alınmış hastaların patolojik incelemelerinde tespit edilmektedirler. Bu poliplerin yaklaşık %95’i iyi huylu kabarıklıklardır. Polipler kansere dönüşebilirler ancak çok nadiren…İyi de hangisinin kanseröz hangisinin iyi huylu olduğunu belirlemek nasıl mümkün oluyor? Bu konuda kesin tanı ancak ve ancak safra kesesinin çıkarılarak patolojide incelenmesi ile olabilmektedir. Fakat yine de ameliyat etmeden de birtakım ipuçları yok değil. Peki nedir bunlar? En önemlisi polibin ultrasonografi ile tespit edilmiş olan boyutu elbette. 10 mm’den küçük poliplerin genellikle kanseröz olmadıkları kabul edilmektedir. Dolayısıyla ameliyat gerektirmemektedirler. Ancak tabi ki bu poliplerin aralıklı ultrasonografiler ile takibi önemlidir. Bu takipte polibin boyutunda artma ya da şeklinde düzensizlikler olup olmadığına göre takibe devam ya da ameliyat kararı verilmektedir. Takip sıklıkla 6 aylık aralarla ve ultrasonografilerle olmaktadır. 10 mm’den büyük poliplerin malignite riski yani kanser riski vardır. 18 mm’den büyük poliplerde ise neredeyse kansermiş gibi muamele yapmak yanlış olmaz. Yine poliplerle beraber safra taşı varsa ve kişiye rahatsızlık veriyorsa yine safra kesesinin alınması gerekebilmektedir. Poliplerin çok sayıda olması ve takiplerde boyut artışı ameliyat gerektiren diğer durumlardır. Hastanın yaşının da tümör riskini arttırdığı kabul edilmektedir. Son yıllarda iyice yaygınlaşan ve hastalara oldukça kolaylık sağlayan bir yöntem olan laparoskopik  yani kapalı yöntemle safra kesesinin alınması ameliyatı (kolesistektomi) altın standarttır. Kapalı yöntemin açık kolesistektomiye oranla daha iyi kozmetik görüntü, daha az ağrı, daha çabuk toparlanma ve işe dönme  ve daha az karın içi yapışıklık gibi belirgin avantajları söz konusudur. Bu ameliyat, isteyen hastalarda göbekten tek kesi ile girilerek de yapılabilmektedir. Ameliyatta safra kesesinin tamamı alınmaktadır. Ameliyat sonrası diyetine dikkat eden hastalarda safra kesesinin alınmasının beligin bir zararı olmamaktadır. Alınan safra kesesi patolojik inceleme için patolojiye gönderilmektedir. Hastanede yatış herhangi bir aksilik olmadığında kısa olmakta ve hastaların büyük çoğunluğu bir-iki gün içinde güvenle evlerine gidebilmektedirler.

“YEMEĞİ FAZLA KAÇIRDINIZ VE KARNINIZIN SAĞ YAN KISMINDA SIRTA VURAN AĞRINIZ VAR, SAFRA KESESİ TAŞI HASTALIĞINIZ OLABİLİR…”

“DİKKAT ETMEZSENİZ HOŞ VE KEYİFLİ BİR YEMEK ACİLDE BİTEBİLİR”

“AMELİYAT  OLMALI  MIYIM…”

Safra taşı rahatsızlıkları ve ilişkili durumlar sindirim sisteminin en sık görülen sağlık sorunlarıdır. Otopsi serilerinde görülme oranları %11-36 arasında rapor edilmektedir. Safra taşı oluşumu ile ilgili sorumlu olabilecek birçok faktör söz konusudur. Yaşın artması, kilo alımı ve kolesterol yüksekliği, cinsiyet ve etnik ve ailesel yatkınlık bunlardan bazılarıdır. Kadınlarda 3 kat daha yüksek oranda görülen bu durum için özellikle sarışın, renkli gözlü beyaz tenli, kilolu ve çok doğum yapmış kadınlar daha çok risk altında… Birinci derece yakınlarında safra taşı öyküsü olanlarda normal kişilere göre 2 kat daha fazla görülmektedir. Yine Obezite (şişmanlık), gebelik, beslenme alışkanlıkları, Crohn’s hastalığı (iltihabi barsak hastalığı), geçirilmiş mide ve ince barsak cerrahileri, bazı kan hastalıkları (Herediter Sferositoz, Orak Hücreli Anemi, Talasemi vb)  ve safra yoğunluğunun artması, safra taşı gelişimi riskini arttırmaktadırlar. Sanılanın aksine yemek içmek ile safra taşı oluşumu arasında direkt bir ilişki ortaya konamamıştır. Ancak safra taşı olanlarda yumurta gibi, kızartma gibi aşırı yağlı gıdalar ve bakliyatların şikayetleri arttırdığı bilinmektedir. Yine de safra taşlarının çoğu, hastada herhangi bir şikayet oluşturmamaktadırlar. Böyle hastalarda tesadüfen başka amaçla yapılmış tetkiklerde ortaya çıkmaktadır. Bu durumlarda genellikle ameliyat (profilaktik Kolesistektomi) önerilmemektedir. Yaşlı Diabetik (şeker hastalığı) hastalarda ya da medikal takibin yapılamayacağı grup hastalarda veya kanser riski taşıyan hastalarda herhangi bir şikayeti olmasa da kolesistektomi önerilmektedir. Bilinmeyen nedenlerle bazı durumlarda herhangi bir bulgusu olmayan hastalarda şikayetler ortaya çıkmakta ve hastalık süregen bir hal alabilmektedir. Bu durum hastayı keyif kaçıran ve rahatsız eden bir sürece sokabilmektedir. Bu oran herhangi bir şikayeti olmayan hastaların % 3’ünde olmaktadır. Hasta bir kez semptomatik olunca şikayetler genellikle tekrarlamakta ve kronikleşmektedir. Hatta bazı hastalarda; akut kolesistit veya safra yollarına taş düşme, kolanjit, pankreatit, barsak tıkanması ve hatta kanser gelişimi gibi safra taşı ilişkili komplikasyonlar gözlenebilmektedir. Safra taşlı hastaların 2/3’ünde tekrarlayan ağrılı ataklar ile karakterize kronik kolesistit hali gelişmektedir. Kolesistit gelişmeden önce oluşan bilier kolik aralıklı bir ağrıyken, kolesistit geliştiğinde bu ağrı devamlı hal almaktadır. Sıklıkla sağ kaburga altında sırta ve sağ omza ve hatta iki kürek kemiği arasına vuran tarzda ağrılar tipiktir. Hazımsızlık ve şişkinlik çok sık gözlenir. Gaz, geğirme, bulantı gibi hazım sorunları safra taşlarını akla getirmelidir. Hastaların yarıya yakınında bu şikayetler ağır yemeklerle ilişkilidir. Küçük taşların safra kanalına düşmesi ile sarılık da gözlenebilir. Hastalığın kesin tanısı, ağrısız, sızısız ve ucuz olan ve her yerde kolayca bulunabilen Ultrasonografi ile kolayca ve %98 oranında doğruluk payıyla konabilmektedir. Ancak bazı hastalarda Manyetik Rezonans gibi ileri birtakım testler de gerekebilmektedir. Safra taşı olan ve süregen bir şekilde sorun çıkaran, hastanın hayat kalitesini bozan durumlarda ameliyat önerilmektedir. Son yıllarda iyice yaygınlaşan ve hastalara oldukça kolaylık sağlayan bir yöntem olan laparoskopik  yani kapalı yöntemle safra kesesinin alınması ameliyatı (kolesistektomi) altın standarttır. Kapalı yöntemin açık kolesistektomiye oranla daha iyi kozmetik görüntü, daha az ağrı, daha çabuk toparlanma ve işe dönme  ve daha az karın içi yapışıklık gibi belirgin avantajları söz konusudur. Bu ameliyat isteyen hastalarda göbekten tek kesi ile girilerek de yapılabilmektedir. Ameliyatta safra kesesinin tamamı alınmaktadır. Ameliyat sonrası diyetine dikkat eden hastalarda safra kesesinin alınmasının beligin bir zararı olmamaktadır. Alınan safra kesesi patolojik inceleme için patolojiye gönderilmektedir. Hastanede yatış kısa olmakta ve hastaların büyük çoğunluğu bir-iki gün içinde güvenle evlerine gidebilmektedirler.

 

SAYGILARIMLA…

Doç.Dr.Can KEÇE

Genel Cerrahi-Gastroenteroloji Cerrahisi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı

4365f-005.jpg

 

Editör: TE Bilisim