Değerli Hissedebilmek

Son zamanlarda kişisel gelişime yönelik kitapların sayısının oldukça arttığını görmekteyim.  Bununla birlikte yine hem kişisel gelişim konusunda hem de günlük hayatta aslında hepimizin karşısına sıklıkla gelen insan ilişkileri konularında da birçok kitap yazılıyor. Gerek psikologlar tarafından gerekse psikolog olmayan ama bu konularda belirli tecrübeler edinmiş ve insan ilişkileri ve davranışları konusunda araştırma yapan ve kendini iyi ifade eden yazarlar sadece kitap yazmakla kalmıyor, kendi açtıkları youtube kanallarında yaşadıklarını ve fikirlerini sanki karşısında biri varmış gibi sohbet havasında anlatarak çekim yapıyorlar.  Hem kitapları okumaya başladıkça hem de videoları izledikçe aslında söylenenlerin en azından kendi izlediğim videolarda ve kitaplarda hepimizin hayatından izler taşıdığını gördüm. Zaten bu konuların sürekli yazılması ve videolarda konuşulanların beğenilmesi insanların kendi hayatlarıyla doğrudan bağlantı kurmalarından kaynaklanıyor öyle değil mi?  Ve son olarak dergilerde yazılanlar. Yine okuduğum birkaç yazıda hemen hemen benzer düşüncelere rastladım ve değinmek istedim.   Aslında yazan kişilerin, bunları aynı şekilde videolarda da bizimle paylaşan kişilerin ortak noktada buluşma sebepleri pişmanlık.  Hep başkaları için kendinden ödün vermenin ve zamanla kendilerini unutmanın üzüntüsü. Özellikle şu cümlelere sıklıkla yer verildiğine rastladım. “Artık kendi değerimi bileceğim, kendim için yaşayacağım ve kendimi seveceğim.” Bu cümleler size belki de çok bencilce gelebilir.  Hiç düşündünüz mü, belki de bize küçüklüğümüzden beri önceliği başkalarına vermemiz gerektiği öğretildiği için şu an bu kadar insan bu konuları yazıp çiziyor, fark ettikçe değişiyor ve kendini buluyor olabilir mi? Peki kendimizi sevmeyi, önemsemeyi bencillik olarak görürsek karşımızdakini gerçekten sevebilir miyiz? Anlatılanları dinlerken dikkatimi çeken bir cümle de şu oldu. Tam olarak hatırlayamasam da hatırladığım kadarını yazacağım. “Hep başkalarını suçluyoruz, bencil olmakla, kötü olmakla, hepimiz doğruysak, kötülükleri yapan kim?”

Tüm bunları yazarken ve anlatırken içtenliğinizin karşı tarafa geçmesininde önemli olduğu kanısındayım. Formül verir gibi şunu şunu söyle yaparsanız, sonunda böyle olur gibi yazma ve anlatma tekniği bana göre karşı tarafa duygu olarak geçmiyor. Havada kalıyor. Bir olayla bağlantı kurulması ve desteklenmesi gerekiyor ki samimi ve inandırıcı olsun. En son aldığım ve merakla okumak istediğim kişisel gelişim kitabını bu düşüncemden dolayı yarıda bıraktım.  Ders verir gibi hiçbir desteği olmayan bir kitaptı. Günümüzde insan ilişkileri bu kadar zorlaşmışken en azından yazılanları, anlatılanları dinlemek ve değerlendirmek bence bir nebzede olsun hepimize iyi gelecektir. Bu şekilde düşündüğüm  ve sizinde hoşunuza gideceğine inandığım için bu yazıyı paylaşmak istedim.  Okuyalım ve dinleyelim, kendimizden bir şeyler bulmamız dileğiyle.

630-(a)-139.jpg630-(b)-138.jpg630-(c)-090.png

 

Editör: TE Bilisim