- 3 -

- Gönül ferman dinlemiyor  değil mi çocuk..-

**

‘’ İçsem de bir kadeh hayat iksirinden,

Zamansız ayrıldım,bilinsin Fikriye’den

Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden,

Ümmid-i aşkım saracak seni, cefakar teninden’’

-Mustafa Kemal-

19 Eylül 1924’te Giresun’dan Ordu’ya  Hamidiye Kruvazöründe Salih Bozok ‘ a söyler bu dizeleri M.Kemal. Salih Bozok cebinden çıkardığı küçük el defterine özenle not alır.

**

Fikriye; M.Kemal’in  annesi Zübeyde Hanım’ın ikinci eşi Ragıp Bey’in ağabeyi Memduh Bey’in kızıdır.

Mustafa Kemal , Harp okulunda okuduğu dönemde sürgüne gönderildiği yerlerden İstanbul’a her geldiğinde fırsat bulur bulmaz arkadaşlarıyla bir araya gelirken,Akbıyık’ta  oturan Fikriye’nin ailesini de ziyaret etmektedir.Fikriye M.Kemal’e ilk görüşte vurulmuştur.

Mustafa Kemal de süzgün ve hüzünle bakan iki çift gözde bir şeyler görmüş olmalı ki, hafta sonları izinlerini Fikriye ve ağabeysi Ali Enver ve kız kardeşi Jülide ile geçirmeye başladı. Mustafa Kemal’in Akbıyık’taki evi her ziyaretinde Mustafa ile Fikriye birbirine yakınlaşır. Hiç okula gitmeyen Fikriye, özel derslerle iyi derecede piyano ve annesi Vasfiye Hanım’dan da ut çalmayı öğrenir. 10 Ağustos 1898’de tekrar İstanbul’a dönen Mustafa Kemal’in ilk ziyaret ettiği yer Akbıyık’taki Fikriye’nin oturduğu ev olur. Mustafa Kemal’e kapıyı açar. Delice sevinci dışa vurmamak için olağan üstü çaba sarf eder. Salona buyur eder. Vasfiye Hanım, damat adayına eliyle kahvesini pişirir. Fikriye, kahveden sonra Selanik’in meşhur sakız reçelinden ikram etmek ister ama Mustafa Kemal’in acelesi vardır. Ayrılırken, önce Vasfiye Hanım’ın elini, sonra da Fikriye’nin de yanaklarını öper. Rüyalarını süsleyen, iç dünyasında şekillendirdiği, hasret ve özlemle beklediği bir buse olmasa da Fikriye’nin içi ürperecektir.

**

İşte böyle başlayan bir Aşk hikayesi dir M.Kemal ve Fikriye aşkı.

**

Aradan yıllar geçer,

27 Aralık 1919’da Mustafa Kemal sevgi seli ile Ankara’ya girer. Ziraat Mektebi’nde kendisi için hazırlanan ikametgâhına gider. Mustafa Kemal, Ankara İstasyonu’ndaki hem ev, hem de ikametgâh olarak kullanacağı taş binaya (Direksiyon Binası) taşınana kadar burada kalıyordur. Milli Mücadele

başladıktan sonra yoğun tempo başlar ve İsmet Paşa, Kâzım Özalp, Fevzi Paşa, Salih Bozok, Ruşen Eşref, yerli ve yabancı basın üyeleri gibi eve uzaktan yakından gelen misafirler çoğalır; yemek servisi gibi misafir ağırlama işleri de karmaşık bir hal alır. Eve gelen hemen hemen herkes‘Bu eve bir kadın eli değmesi lazım’ der.”

“Bu esnada Fikriye, aile üyelerini tek tek kaybetmeye başlar. Babası Memduh Hayrettin, annesi Vasfiye Hanım,  kız kardeşi Jülide veremden ölür. Ağabeyi Enver ise Milli Mücadeleye katılmak için Adapazarı yakınlarında Yarhisar’a gider. Fikriye, Akbıyık’taki evde tek başına kalmıştır. Ankara’ya Mustafa Kemal’in yanına gitmeye karar verir. Macit Bey, Fikriye Hanım’ı İstanbul’da alıkoyamayacağını anlayınca, Ankara’ya da haber verdikten sonra Fikriye’yi İstanbul’dan Galata Rıhtımından Ereğli’ye doğru yolcu eder. Ankara’ya gidiş yollarının hepsi işgal kuvvetlerinin gözetimindedir. Fikriye, zor koşullardan sonra artık Direksiyon Binası’ndadır.”

**

Mustafa Kemal : ‘Gönül ferman dinlemiyor değil mi çocuk?’

 “Mustafa Kemal, Fikriye’yi ‘hoş geldin’ diyerek hem sözleri hem de gülen yüzüyle çok sıcak karşılar. Elini öpmesine fırsat vermeden, alnından öper. ‘Nasıl geçti yolculuğunuz. Çok sıkıntı çektiğiniz muhakkaktır ama gönül ferman dinlemiyor değil mi çocuk?’der. Bu iki cümle Fikriye’yi bir anda havalara uçurur. Kekeleyerek, ‘Paşa Hazretleri, mühim olan buraya sizin yanınıza gelmek ve hep sizin yanınızda kalmak, sevincimden yolculuğumuzun nasıl geçtiğini bile pek hatırlamıyorum’ der.”

**

Fikriye artık M.Kemal’in köşkündedir. Bir taraftan köşkün işlerini yaparken diğer taraftan da ‘’Hala’’ dediği Zübeyde Hanım’a bir hasta bakıcı gibi bakmaktadır. Bu dönemde Fikriye hastalanır.Bunun üzerine M.Kemal tedavisi için Avrupaya gönderilmesini ister.Fikriye’’Paşa Hazretleri göndermeyin ‘’ diye direnir fakat nafiledir. M.Kemal Fikriye’nin bir an önce iyileşmesi için  onu Münih’ tedaviye yollar.

Fikriye, Münih’te tedavisi sırasında Mustafa Kemal Paşa’nın, İzmirli bir kızla evlendiğini duyunca beyninden vurulmuşa döner. Doktorların hastaneden ayrılmaması için yaptıkları bütün ısrara rağmen, bir günde hazırlanıp ilk trenle  İstanbul’a döndükten sonra, Gazi’nin Ankara’ya gelmesine izin vermemesi üzerine kısa bir süre İstanbul’da kalır. Daha sonra Gelibolu’ya giderek, Selânik günlerinden tanıdığı bir dost ailenin yanında bir müddet misafir olarak kalır. Duygularına hâkim olamaz ve 1924’ün Mayıs ayında, bir başkasına ait nüfus cüzdanı ile Gelibolu’dan İstanbul’a, oradan da Ankara’ya gelir.. 30 Mayıs günü Gazi ile görüşmek, belki de duygularını anlatmak için Çankaya Köşkü’ne gider.

Latife hanım bu ziyaretten memnun kalmaz ve o gece köşkte fırtınalar koparır , bunun üzerine , hasta haliyle eşyalarını toplar ve Ali Çavuş’tan kendisini bir otele götürmesini ister. Faytona binerler ve bir saat sonra Fikriye, Karaoğlan Oteli’ne yerleşir. Ali Çavuş, ayrılırken otel sahibine Fikriye Hanım’ın çok hasta olduğunu, acil bir durumda haber vermesini söyler.”

“Fikriye Hanım, gecenin sabahında ezanın bitmesini bekledikten sonra yataktan çıkar. Beline kadar inen uzun saçlarını özenle tarayıp toplar. Döpiyesini giyer. Otelin önünde duran faytona biner. Küçük el çantası ve yanından hiç ayırmadığı, Gazi’nin armağanı olan, kulpunun her iki tarafında “F” harfi yazılı Brownik marka tabancası da yanındadır.”

Fayton, köşkün kapısı önünde durur. Nizamiyedeki nöbetçi askerler Fikriye ‘yi tanımaz. Fikriye  ‘Ben Paşa’nın akrabasıyım. İsmim Fikriye. Paşa’yı görmek istediğimi haber verir misiniz’ diye sorar. İçeriye giden haber üzerine Latife hanım kesinlikle içeri alınmamasını söyler. Fikriye’nin tek umudu M.kemal’in gözlerinin içine bakarak o çocukluk dönemlerindeki ışıltıyı görmektir. Latife hanımın talimatı ile Fikriye kapıdan geri çevrilir. Hayat adeta durmuştur Fikriye için. O an Köşkün bahçesinde arkasını dönüp giden Aşık bir kadının topuk sesleri duyulur sadece.

Faytona binen Fikriye çantasından M.Kemal’in kendisine hediye ettiği tabancayı  çıkartır kalbinin üzerine doğru doğrultur ve tetiğe basar.

**

Nazım ın hayatından susarak çıkan Piraye nin aşkı mı daha büyüktür ?

M.Kemal’in hayatından kalbine sıkarak çıkan Fikriye’nin aşkı mı ?

HANİ AŞK İKİ KİŞİLİKTİ..

YAZARIMIZ VEFA YILMAZ'ın KALEMİNE SAĞLIK......

yesyeni-logo-final-386.png

Editör: TE Bilisim