Trabzon Ve Ağıt Kültürü

Trabzon yöresinde cenaze evlerinin baş tacıdır ağıt. Ağıt yakan kadınlar başköşeye oturur ve gözyaşları arasında öylesine acılı ağıtlar yakarlar ki sanırsınız ölen onun ciğerparesidir.

Ağıtlar ölen kişiyi unutturmuyor; âmâ ölümü de unutturmuyor. Anlayacağınız yas ve tefekkür iç içedir bizde. Sözlerde isyan yok. Başlı başına sanattır ağıtlarımız. Fotoğraf çekmek gibi, resim yapmak gibi, Karadeniz’in haşin sularına ebru yapar gibi…

Ardından ağıt yakılmayana ‘’Garip gitti’ ’derler bizde. Hatta cenazeye katılamayanların sonradan cenazeye teşvik edenlere sordukları ilk şey de’ ’Ağlayanı varmıydı? ’olur. Seveni olmayanlar iki döküm gözyaşıyla, çarçabuk bırakılır toprağın koynuna.

Ağıt demek, ağlamanın sözlüce si. Yüreğin titremesi, dolup dolup taşması gerek. Ondan sonra eli hiç kalem tutmamış analarımız, bacılarımız,yengelerimiz,komşu kadınlarımız, şairi şairliğinden utandıracak ne dörtlükler söylerler bir görmeli,bir duymalı.

Ağıdı ve ağıtçı kadınların asıl değerini Zincirlikuyu’nun önünden bir cenaze kaldırılırken anladım.Buralarda herkes ‘’Garip gidiyor’’anlayacağınız.Çünkü kimselerin ne ölümü hatırlamaya ne de öleni anmaya vakti var.

Yemyeşil köylerimizin üzerinde;evlerin ahşap tavanında boşluğa asılı kalmış yanık bir kadının Rumca-Türkçe karışık ağıt seslerine yağmur sesi fon oluşturur cenazelerimizde.Ağlamanın rahatlattığı herkes tarafından bilinir ama ağıtçı kadınlarımızın yüreği söz ile ağlamadıkça serinlemez;cenazenin yakınları sözsüz ağlamalara kanaat etmez.Bizler için gözyaşı sadece ağıdın akışını kolaylaştıran bir nehir yatağı gibidir.Marifet sözlerimizde…

Aslında ağıt söyledi de denmez bizde,’’Gaydelendi’’denir. Bi de makamını güzel tutturursa ‘’Ne has gümredi hau kari,hepimuzun ağlamaktan göz mimili( gözbebeği)çıkacağiydi’’derler.O kadar ağlama tesellisiz olmaz tabi.Sırf  söylenmek için söylenir bu teselli sözleri;yoksa kimse istemez aslında ezginin durmasını.’’Bek (dik) dur ağlama,ee biz anlayamazuk ne de olsa herkesun kazani kapakli kaynar(kimin içinde ne dert var bilemeyiz) ya da Gadani alayım sağa bişe olmasın(derdin benim olsun sen ağlama) gibi tonlarca yöresel destek sözleri dökülür dillerimizden.

İşte Tonya’da kocası Hacı Ali yıllar önce vefat etmiş 85 yaşındaki Asiye hala…2 kızı bir de oğlu vardır ölen kocasından yadigar.Hele İbrahim’i yok mu, annesini aramadan bir günü geçmez.Her haftasonu çoluk çocuğu da toplar köye annesine götürür,kurak topraklar gibi çatlamış elini öperdi.

45 yaşındaki oğlu İbrahim’e pankreas kanseri teşhisi konulur ama bu haber Asiye haladan saklanır.Şehirde oturan İbrahim 3 gün oldu ama annesini aramamıştı.1hafta,2 hafta derken komşusu Hatice oğlunun ölüm haberini verir.Bu haber bile ağıt gibi acıklıdır.

-Asiye halaaaa İbrayim öldi yediiişşşş oğul ibrayimm naşi ettın sen bu işi bize

Oğuuull,İbrahim oğulll

Oğuulll nasi terkettin da gittin anneni

Oooyy nenen gitsın canlaruğa

Nenen gitsın  herifluğuna

Gitsın nenen boylaruğa poslaruğa

Oy senun ikbalsuzluğuna

Düştun kara toprağaaa

Kapisi yokk açasın

Bacasi yok çıkasın

Bu dertlere sen nasi koydun neneni gittin

İstesan vermez miyidim habu yüreğumi sağa habu yüreğumi sağa

ayder-turizm-logo-koksal-071-071.png

 

 

 

 

Editör: TE Bilisim