ÇOCUĞUZ, ÇOĞUMUZ
Ellerinde rengarenk şemsiyelerle yürüyen gubbeler gibiydiler... Serin ekim sonu güneşe rağmen "kış geldi " demektir Karadeniz de. Annemde şemsiyeyi güneşte kullanırdı. "Şemsiye zaten güneş için icat edilmiştir." derdi.
Bayram gününü coşkuyla bekleyen sadece çocuklar değildi. Onlarda bir zaman çocuktu. İçinde ki öldürülmüş çocukluklarını yaşamaya koşuyorlardı belkide! Çocuklar annelerini iki adım arkadan takip ediyordu. Anneler öndeydi. Önlerden yer bulmak derdindeydi.
Horozlu şeker, simitçiler, sıcak hava üfleyen borudan cin gibi yükselen pamuk şekerciler... yerlerini almış, her tezgahın önünde kuyruk oluşmuştu. Sonbahara rağmen sütçü Ali döve döve çevirdiği dondurmayı tel tel uzatıyor, küllahlara doldurmak için hazırlanıyordu. Kortej hazır, protokol Hükümet Konağının önünde bekliyordu. İstiklal Marşımızdan sonra saygı duruşunda kim gülecek diye bekleyen çocuklar dikkat kesilmişti. Tek "tıs"lamanın arkası gelecekti. Telefonlar sabit, henüz cebe girmemişti.
Konuşmasını kısa tutan Kaymakam yerini diğer önde gelenlere devretti. Bayram kutlaması şiirle devam ediyordu. Kadınlar şiirleri coşkuyla dinlerken erkekler temsili gösteriyi bekliyor, "Cumhuriyet Bayramı" kutlanıyordu.
Bir gurup madalyalı yaşlı amcalar tozlanmış kostümlerini dolaptan çıkarmış, silahlarını temizleyip kuşanmıştı. Damlamaya hazır gözyaşları gururla hazır bekliyordu. Geçmişin yıkıntılarından kalan anıların acı feryatları sevinçle karışmıştı.
Bir gürültü koptu, mermiler patladı tozu dumana katan atlı adamlar meydana girdi. Bayraklar öne çıktı alkışlar gökyüzüne... Tören bitmişti. Yetişenler yetişemeyenlere anlatmaya hazır, şemsiyeler inmiş küçük bayraklar ellerde geri dönüşe geçilmişti
Yavaş yavaş protokol ayaklandı. Daha fotoğraflar çekilecekti. Uzun Alinin Bahçeli Kahvehanesinde fotoğrafçı Ahmet Salih ile fotoğrafçı Kemal çoktan konuçlanmış, pazarlıklara başlamıştı. Yüksek yaşlı ağaçların gölge yapmış hatmi çiçeğine sırtını verip, kuş çıkacak umuduyla objektife dönülmüştü. Horoz çiçeği derdik ibibik yapardık erkek kız ayırımı yapmadan... Çocuktuk, şendik bayram hallerimizde... Bayramlar uzaklaştı uzaklaştırıldı bizden... Ama biz hala;
("Ben büyük bir çocuğum
Omuzları çökük kaşları düşük!
Ben kır saçlı bir çocuğum
Bildiklerine susmuş,
Bilmediklerine aç!
Ben büyük bir kalp taşıyorum
İçinde minik minik yıldızlar,,
Ben genç bir yıldızım, otuz milyon yıl yaşındayım. Hala bayramları özlerim. Çocuğum elimde bayrak tutmak isterim.
B.Akyüz" )
ÇOCUĞUZ!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.