Saklayamadıklarımız

Karanlıktı.

Gece bitmeye devam ediyordu. Cama uzanıp kapatmak istedim. Serinlik gözkapaklarıma iyi geliyor, burnumu üşütüyordu. Üzerimdeki örtüler birbirine dolaşmış düzeltmek için çekiştirdiğimde iyice düğümleniyordu.

Kendimi yatağın içinde bitkisel hayata girmiş gibi hissediyordum. Her tarafım kabloydu. Kulaklık, şarj aleti uzatma kablosu... Başucumu mesken tutan sivrisinekle aynı yöne hareket ediyor, ben kovaladıkça rüzgârla girdaba girmişçesine cızırdıyor ilk fırsatta tenime ulaşıyordu. Sıcacıktı sanırım, ateşimden de olabilir. Ayaklarımda çorap başımın ucunda sonbaharın serinliği, yazdan kalan açık cam. Gözlüğümün üzerinde yattığımı söyledi sırtım. Aldım elime hala sapasağlam duruyordu. Gece de bekliyordu. İçiçe geçmişti zaman. Boğuşuyorlardı.

İki adımda karanlığın içine vardım. "Anne" dedim. Portakal yavrularına ilk kez "Anneeeem" diye seslendim. Ay aralardan şeytanca gülümsüyordu! Doğuya, en doğuya...! Biraz da güneye hatta. Enseme gelen rüzgâr mıydı, nefesi miydi yoksa... ? Ürperen tenimi seviyor, birazda okşuyordum. Ayaklarım beni içeri çekiyor saat dördü gösteriyordu. İç eçeydi zaman. Ben zamanın içinde dolanıyordum.

“Ayaklarım otuz numaraydı yaşım on bir sanırım. Rugandı pabuçlarım. Parlak bordo renkli. Siyahla karışık degrade. Kış boyu onlar giyilecekti. İlk önce bayramda, birkaç giyimden sonra yağmurda çamurda... Yangında ilk kaçırılacak eşya gibi başucumda, biblo gibi duruyorlardı. Sallandı rüyam pabuçlar uzağa düştü. Uzandıkça kaçıyor ben uzanamadıkça o uzaklaşıyordu. Habire uzaklaşıyorlar kımıldayamıyordum. Rüya olduğunu biliyorum. Rüyamda bile olsa yanımda olsunlar istiyordum.

Ponponlu paltom küçülmüştür bu yıl. Küçüldüyse tam üzerime göredir. Hep büyük alınır. Ben büyüyünce de eskimiştir.

Kırmızı rengi. Gözlerim her şeyi sıcak görüyor. Kırmızıda sıcaktır. Yarın okul var. Okul yolunda da Arnavut kaldırımları. Ayakkabım rugan altı kösele. Yürürken çıkartacağı ses dişlerimi kamaştıracak. O dinleyecek. Ben de dinlemiştim. Onunkiler yeşildi. Koyu yeşil. Pantolonuda ekoseliydi. Sarı yeşil.

Adı Aynur. Kıvırcık saçlı sivri dişli kara kız. Arkadaşım. Elleride ağırdı dul kalacaktı. Vurdu mu acıtmaz ağrıtırdı. Acıyan içim olurdu. Hep korkardım. Bir karanlıktan birde Aynur’dan.

Gözümü açtım önce halkanın birinden çıktım. Elimde pabuçlar onlara sarıldım. Sıcaktı. Gözlerim kırmızı. İkinci halkadan çıktım. Ayakkabılar yoktu.

Yanı başım boştu. Burcu burcu kokan portakal ağaçları duruyordu. Ay yoktu. Güneş doğacaktı.

1-187.png

 

Editör: TE Bilisim