MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK ‘ millet gerçeğini anlamadığını, milli kimliği özümseyemediğini ifade ederek, “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Partinin millet gerçeğini anlamadığını, milli kimliği özümseyemediğini ifade ederek, “AKP’nin hedefinde Türklük ve Türk milleti gerçeği bulunmadığından kendisinden olmayanlara ırkçılık çamurunu pervasızca sıçratmaktadır” dedi. Bahçeli partisinin grup konuşmasında, öncelikle Irak’ın Salahaddin iline bağlı Tuzhurmatu ilçesine düzenlenen intihar saldırısında 45 Türkmen’in hayatını kaybetmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Saldırıyı kınayan Bahçeli, “AKP hükümeti Irak Türkmenlerine yönelik artan şiddet ve cinayetlerin peşini bırakmamalı, suçluların ve azmettiricilerin bulunması için tüm imkanlarını kullanmalıdır. Irak Türkmenlerini kaderine terk etmemeli, her anlamda katkı ve yardım sağlamaktan geri durmamalıdır” dedi. Konuşmasında atanamayan öğretmenler sorununa da değinen Bahçeli, “Başbakan Erdoğan, başka konularda, milletimizin aleyhine olduğu şüphe bulunmayan çözüm turları atacağına, atama bekleyen öğretmenlerimizin feryatlarını duymalı ve bir an önce harekete geçmelidir. Atanamayan 350 bin öğretmenimiz, seslerini duyurabilmek için ille de dağa mı çıkmalı, yoksa İmralı sertifikası mı almalıdır? Problemlerinin çözülebilmesi için bu kardeşlerimiz ne yapmalı ve hangi vasıtaları kullanmalıdır? AKP zihniyeti sabırları daha fazla sınamamalı ve zorlamamalıdır” diye konuştu. “VOYVODA TORUNLARI, DRAKULA TAKİPÇİLERİ” Terör sorunu konusunda Başbakan Erdoğan’a yüklenen Bahçeli, İmralı görüşmelerine yönelik sert eleştirilerde bulundu. “Geçmişte yaşanan acı ve hüzün verici hadiseler sıcaklığını korurken, lütfen söyleyiniz, biz bugünkü çözüm diyerek servisi yapılan ahlaksız sürece nasıl onay verelim, nasıl sessiz duralım?” diyen Bahçeli şöyle devam etti: “Başbakan Erdoğan ve çözüm lobisi bizden, 15 Ağustos 1985 günü, Van’ın Çatak ilçesi Kanalga Köyü, Taşbucak Mezrası'nda İmralı canisinin talimatıyla katledilen 2 yaşındaki Nergiz’i, 1 yaşındaki Heyet’i, 10 yaşındaki Hakim’i, 8 yaşındaki Utba’yı, 10 yaşındaki Zaide’yi, 5 yaşındaki Veliti’i unutmamızı mı beklemektedir? 10 Ekim 1987 günü, Şırnak ili Meşeiçi Köyü Çobandere Mezrasında İmralı canisinin emriyle öldürülen adı bile konmamış henüz 15 günlük ve bir aylık bebekleri görmezden gelmemizi mi istemektedir? 24 Kasım 1989 günü, Hakkâri Yüksekova’da hayatlarını kaybeden;1 yaşındaki Elife’yi, 4 yaşındaki Halime’yi, 3 yaşındaki Rıfat’ı, 2 yaşındaki Mustafa’yı, 7 yaşındaki Ayhan’ı, yine 7 yaşındaki Namet ve İsmet’i, 5 yaşındaki Cebrail’i, 2 yaşındaki Muhammet’i aklımızdan çıkarmamızı mı beklemektedir? 22 Haziran 1992 günü, Batman’ın Gercüş ilçesi Seki Köyünde hunharca, adice ve canavarca kanları dökülen; 8 yaşındaki Gülbahar’ı, 4 yaşındaki Haşim’i, 10 yaşında Şükrü’yü, ismi bile konmamış 1 aylık bir bebeği, 13 yaşındaki Abdurrahman’ı, 10 yaşındaki Sultan’ı bir kenara koymamızı mı dilemektedir? 25 Haziran 1992 günü, Diyarbakır’ın Silvan ilçesi Yolaç Köyü’nde, henüz hayatlarının baharında iken, bugün çözüm elçisi konumuna getirilen İmralı canisi ve çetesi tarafından mezara sokulan; 15 yaşındaki Mehmet Emin’i, 15 yaşındaki Zeki’yi, 14 yaşındaki Yusuf’u, 11 yaşındaki Fesih’i, ne yapalım olan olmuş diyerek hasıraltı yapmamızı mı teklif etmektedir? 1 Kasım 1992 günü, Bitlis’in Cevizdalı Köyü’ne baskın düzenleyen terörist başı kumandalı militanlar tarafından şerefsizce canları alınan; 5 yaşındaki Hikmet’i, 13 yaşındaki İbrahim’i, 8 yaşındaki Aynur’u, 4 yaşındaki Gülbahar’ı, 10 yaşındaki Nafive’yi, 8 yaşındaki Turan’ı, 8 yaşındaki Ejder’i, ne yapalım kaderde varmış bahanesiyle haklarını aramaktan vazgeçmemizi mi buyurmaktadır? Söyler misiniz bana, AKP affetse bile Cenab-ı Allah ve milliyetçi-vatanseverler bu kazıklı voyvoda torunlarını, Drakula takipçilerini bağışlar mı? Herkes çözüm adı altında İmralı’daki bebek ve insanlık katilini masumlaştırmaya çalışsa da, büyük Türk milletinin sözcüsü ve biricik sevdalısı Milliyetçi Hareket bu rezilliklere payanda olur mu, sayfaları şehit kanıyla yazılmış ihanet projelerine göz yumar mı? Herkes bilsin ki, elbette hayır, elbette asla, elbette hiçbir zaman.” “AKP’NİN YÜZ AKI BAKAN, MÜZAKERE SÜRECİNE KURBAN VERİLDİ” Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in görevden alınmasını eleştiren Bahçeli, “Bazı yanlış, eksik ve kusurları olsa da, AKP’nin yüz akı olan ve görevini de layıkıyla yaptığını düşündüğümüz Sayın İdris Naim Şahin’in müzakere sürecine kurban verilmesi Başbakanın kararlarına kimlerin yön verdiğini göstermiştir. BDP sözcülerinin bu eski bakana saldırmasına karşılık, her fırsatta bize laf yetiştiren AKP’nin kurma kolla çalışan ve iftira mahzeninde fikirlerini mayalandıran malum sözcülerinin birden bire dut yemiş bülbüle dönüşmeleri akla ziyan bir manzarayı ortaya çıkarmıştır. Barış güvercinleri uçuracağını söyleyerek işbaşı yapan yeni bakan da, görünen odur ki, güvercinlere takla attırmaktan başka bir işe yaramayacak ve bölücü terörün değirmenine hevesle su taşıyacaktır. İmralı canisi bastırdıkça almakta, aldıkça daha da dayatmaktadır” dedi. “TİMSAH GÖZYAŞLARI” Başbakan Erdoğan’ın tutuklu askerler tepkisini ise, “timsah gözyaşları” olarak değerlendiren Bahçeli, “Bizzat kendisinin, terörle mücadeleye gönderecek komutan bulmakta dahi zorluk çektiklerini gündeme getirmesi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ne hallere düşürüldüğünün açık ispatıdır. Darbe davalarının savcısı olduğunu söylemeye kadar işi götüren Başbakan’ın, Türk askerinin moralinin derdine düşmesi inandırıcı olmadığı gibi, yeni bir istismarın da ta kendisidir. Aklımıza ister istemez, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bunca saldırı ve tahrike uğramasının altında, bölücü terörle yapılan pazarlıkların ve sürdürülen müzakerelerin ne kadar belirleyici olup olmadığı hususu gelmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin savaş şartlarında dahi görülmeyecek kadar sindirilmesine mutlaka son verilmeli ve AKP Hükümeti yaptıklarından pişmanlık duymalıdır. Aksi takdirde ortaya çıkabilecek vebal ve ağır sorumluluğun altından kalkabilmesi mümkün olmayacaktır” diye konuştu. IRKÇILIK TARTIŞMALARI Bahçeli, CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in TBMM Genel Kurulu’ndaki sözlerinin ardından başlayan “ırkçılık” tartışmalarına da değindi. Dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir demokratik rejiminde etnik kimlikler okşanarak, etnik ve dini çeşitlilikler kaşınarak, demokrasinin ve toplumsal dayanışmanın geliştiğinin görülmediğini ifade eden Bahçeli, AK Partinin millet gerçeğini anlamadığını, milli kimliği özümseyemediğini belirtti. Bahçeli şöyle devam etti: “Başbakan için Türk milletinin hak ve hukukunu savunmak ırkçılık, Türklüğün var oluş gayesini sahiplenmek statükoculuktur. Burada failleri malumlarımız olan çok sinsi ve alçakça ilerletilen kara bir propaganda durmaksızın ilerletilmektedir. Çözüm diyerek dayatılan ihanet sürecinin, PKK’ya karşı sallanan teslim bayrağının itiraz ve karşı çıkışlarla akamete uğramaması amacıyla ırkçılık adıyla yeni bir cephe açılmıştır. AKP’nin hedefinde Türklük ve Türk milleti gerçeği bulunmadığından kendisinden olmayanlara ırkçılık çamurunu pervasızca sıçratmaktadır. Buradan Başbakan Erdoğan’a sormak isterim ki, Türklüğü ırkçılıkla örtüştürmek ve bir görmek hangi akla ve mantığa hizmettir? Türklük gibi muazzam bir değeri ırka indirgemek ve ırka tahvil etmek kimin haddinedir? Sayın Erdoğan, Türk milleti ırka önem vermiş olsaydı, ırka göre kanaat oluştursaydı, sen 10 yıldır Türk vatanında Başbakanlık görevini nasıl yapacaktın, nasıl bu makamlara kadar çıkabilecektin?” "KABİLE MANTIĞINI AŞAMAMIŞ BİR ZİHNİYET KALİBRESİYLE..." Başbakan’ın geçen haftaki grup konuşmasında “ırkçılık asabiyet, asabiyet ise şeytandandır” şeklindeki sözlerine de yanıt veren Bahçeli, “Başbakan’ın kafası karışık, bilgi ve kültür dağarcığı kurudur. Sayın Başbakan ya sen şeytanı bilmiyorsun ya da şeytan senin aklını başından çoktan almış ve yoldan çıkarmıştır da haberin olmamıştır. Cahiliye döneminin mirasıyla, kabile mantığını aşamamış bir zihniyet kalibresiyle milleti anlamaya, milleti kabullenmeye ve millet sevgisinden nasiplenmeye kesinlikle ihtimal yoktur” dedi. 6 MADDELİK MİLLİ YEMİN Bahçeli, konuşmasında Misak-ı Milli’nin 93’üncü yıldönümünde, aslı altı madde olan bildiriye, bir altı madde daha ilave ettiğini belirterek, yeni bir “Milli Yemin” açıkladı. Bahçeli’nin grup konuşmasında dile getirdiği 6 maddelik “Milli Yemin” şöyle: “1- Türk vatanı; kuzeyindeki en uç nokta olan Sinop İnceburun, güneyindeki en uç nokta olan Hatay ili Yayladağ ilçesi Topraktutan Köyünün güneyi, batıdaki en uç nokta olan Gökçeada Avlaka Burnu, doğudaki en uç nokta olan Küçük Ağrı Dağı’nın 34 km doğusunda Türkiye, İran, Azerbaycan ve Ermenistan sınırlarının kesiştiği alan arasındaki bölünmez ve parçalanmaz bir bütündür. Misak-ı Milli mülkü millettir, millet ise Türk’tür. 2- Milletimiz bin yıllık tarih süzgecinden geçerek bugüne gelmiş derin bir kaynaşmanın, kurulan kardeşlik bağlarının, kültür temelinde yükselen birliktelik hukukunun muhteşem bir sonucu ve alın teridir, inançla bildirmek isterim ki, bundan geriye dönüş yoktur. 3- Dilimiz Türklüğün geniş coğrafyasında yüzyıllar boyunca devam edegelen tarihi olgunlaşma içinde varlık kazanan müşahhas ve ihtişamlı bir lisan olan Türkçe’dir. Milli dilimizden taviz millete kadar dayanır ki, buna izin vermemiz hayatta söz konusu değildir. 4- Millete aidiyeti şerefle taşıyan, ay yıldızlı al bayrağımızdan iftihar eden, kendisini bu aziz vatanın bir parçası sayan, ekmeğini kazanan, işini kuran, geleceğini burada gören, bunlardan da gurur ve şükran duyan kim olursa olsun herkes, büyük Türk milleti ailesinin bir üyesi ve bir güzelliği olarak anılacak ve kalacaktır. 5- Türk milletinin gidecek başka bir yurdu, devredecek toprağı, dışlayacak bir insanı, yeni baştan çizilecek sınırı yoktur, uyarmak isterim ki aksini düşünenler hüsrana uğrayacaklardır. 6- Türk-İslam medeniyetine yön vermiş, kaynak olmuş Yüce Dinimiz İslam bizim iman vahamız, inanç çeşmemiz, kısaca her şeyimiz olarak ebediyete kadar baki kalacaktır.
Editör: TE Bilisim