4 Şubat Dünya Kanser Günü

Medical Park Trabzon hastanesi Onkoloji bölümü Doktoru Uzm. Dr. Lütfiye Demir dünyada her yıl ortalama 14,1 milyon yeni kanser vakası geliştiğini bu rakamın 8,2 milyonunun kansere bağlı ölüm olduğunu söyledi.

Kanser ve Kanserden Korunma yolları hakkında uyarılarda bulunan Demir, erkeklerde prostat kanseri, kadınlarda ise meme kanserinin en sık tanı konulan kanser çeşitleri olduğunu belirterek, “Dünyada her yıl ortalama 14,1 milyon yeni kanser vakası gelişmekte ve 8,2 milyon kansere bağlı ölüm olmaktadır. Ülkemizde 1970’li yıllarda sebebi bilinen ölümler arasında 4. sırada yer alan kanser, son yıllarda kardiyovasküler sistem hastalıklarından sonra 2. sıraya yükselmiştir. Erkeklerde prostat kanseri, kadınlarda ise meme kanseri en sık tanı konulan kanser çeşitleridir. En sık ölüme neden olan kanser ise hem erkek hem de kadınlarda akciğer kanseridir. Karaciğer, mide ve pankreas kanseri ise en ölümcül potansiyeli olan kanserler arasında yer alır” dedi.

RİSK FAKTÖRLERİ VE SEBEPLERİ NELERDİR?

Günümüze kadar olan ve halen devam etmekte olan çalışmalar sonucunda kanserin nedeni tam olarak anlaşılmadığını ifade eden Demir, “ Ancak kanserin çevresel ve genetik etmenlerin birbiriyle etkileştiği kompleks bir süreç olduğu bilinmektedir. Çeşitli etkenlerle hücrelerde tekrarlayan DNA hasarı, onarım bozukluğu ve mutasyonlar ile kanser hücrelerinin oluştuğu düşünülmektedir. Kanser oluşumunu tetikleyebilecek bilinen önemli faktörler şunlardır: Sigara ve alkol kullanımı (Aktif/pasif) Radyasyon ve ultraviyole ışınları (Güneşin zararlı ışınları) Bazı virütik hastalıklar (HPV, EBV, hepatit virüsleri) Genetik yatkınlık (Ailede kanser hikayesi) Dengesiz beslenme. Şişmanlık / aşırı zayıflık Çevre ve hava kirliliği. Besinlerde kullanılan kimyasalların önemli bir bölümü. Stres. Sigara ve alkol kanser riskini artırdığı kanıtlanan önemli etmenlerdendir. Sigara kullanımı yoğun olan kişilerde akciğer, baş-boyun kanserleri (ağız, dil kökü, gırtlak, yutak kanserleri gibi), mesane kanseri başta olmak üzere genellikle tüm kanserlerin gelişme riski artar. Benzer şekilde yoğun alkol tüketimi olan bireylerde ağız, baş-boyun, yemek borusu, kalın bağırsak (kolorektal) kanserleri riskinde artış olur” ifadelerini kullandı.

OBEZİTE İLE ÖZELLİKLE RAHİM KANSERİ OLMAK ÜZERE ÇOĞU KANSER RİSKİNDE ARTIŞ OLUYOR

Obezite ile özellikle rahim kanseri olmak üzere çoğu kanser riskinde artış gösterdiğini belirten Dr. Demir, şunları söyledi:

“Kimyasallara ve radyasyona maruziyet, sigara, alkol kullanımı ve aşırı kiloluluk önlenebilir risk faktörleri arasında yer alır. Bu nedenle genetik kanser yatkınlık durumlarını engelleyemediğimize göre kanserden korunmada en azından önlenebilir risk faktörlerini azaltmak son derece önemlidir. Ayrıca özellikle HPV (human papilloma virüs) ile rahim ağzı kanserinin ilişkisi netleştiğinden 18 yaştan önce adolesan genç kızlık döneminde HPV aşısı artık tüm dünyada rahim ağzı (serviks) kanserinden korunma amaçlı önerilmektedir. Özellikle kronik hepatit B enfeksiyonuna bağlı hepatoselüler kanser (HCC) adı verilen karaciğer kanserinin zaman içerisinde gelişim riski arttığından standarta giren hepatit B aşısı uygulanması en azından bu virüsten gelişen HCC riskini azalttığından önemlidir. Bunun yanında aşağıdaki basit önlemlerle kanser riskini bir miktar azaltma şansımız olabilir: Doğal beslenme (Fabrikasyon yiyeceklerden kaçınma, sebze ve lif ağırlıklı beslenme) Bedensel olarak aktif yaşam, egzersiz (haftada en az 2-3 gün). Stresten uzak yaşam. Kötü alışkanlıklardan (özellikle sigara ve alkol) kaçınma.”

ERKEN TANI ÖNEMLİ

Dr. Lütfiye Demir, kanser riskini azaltıcı yaklaşımlar yanında kanser tanısının erken dönemde konulmasının önemli olduğunu kaydederek açıklamalarını şöyle sürdürdü:

“Erken evrede saptanan kanserlerin cerrahi ile vücutta uzaklaştırılması ve ardından bazı kanserlerde adjuvan (koruyucu) kemoterapi ve/veya radyoterapi yöntemlerinin uygulanması ile tamamen kür (hastalığın temizlenmesi) sağlanabilmektedir. Bu nedenle sık görülen ve taramanın sağkalımı belirgin şekilde iyileştirdiği kanıtlanan bazı kanser türlerinde erken tanıyı kolaylaştırmak için tarama yöntemleri geliştirilmiştir. Özellikle kadınlarda meme kanseri ve rahim ağzı kanserlerinde tarama yöntemleri tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Meme kanseri taraması için çoğu makalede ve dünya klavuzlarında 40 yaştan sonra yıllık mamografi önerilmektedir. Özellikle 50-70 yaş arasında her iki yılda bir yapılan mamografinin meme kanserine bağlı ölümleri anlamlı derecede azalttığı kanıtlanmıştır. Rahim ağzı kanserlerinde de aktif cinsel yaşamdan sonra her 3 yılda bir pap-smear testi ile erken tanı yapılma ve kür sağlama şansı artmaktadır. Ayrıca kalın bağırsak ve rektum kanserlerinin taraması için 50 yaştan sonra yıllık dışkı testi ile gizli kan aranması ve 5-10 yıllık ara ile kolonoskopi yapılması önerilmektedir. Prostat kanseri taraması açısından öneriler daha önceki döneme yıllara göre düşük düzeyde olmakla birlikte 55-69 yaşlar arasında kişiye bilgi verilerek yıllık/2 yıllık aralarla PSA takibi ve fizik muayene yapılabileceği belirtilmektedir. Daha önce akciğer kanserinin taraması rutin olarak önerilmemekle birlikte artık yüklü sigara öyküsü olan bireylerde (sigarayı bırakmış ve 30 paket/yıl sigara öyküsü olanlarda) yıllık düşük doz helikal akciğer tomografisi ile takibin akciğer kanserine bağlı ölüm riskini azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca ailede kanser yatkınlık şüphesi durumlarında (özellikle 40 yaş altı kanser öyküsü, 1. Derece yakınlarında aynı kanser türü, meme/ yumurtalık kanseri, barsak ya da rahim kanseri birlikteliği ya da aynı kişide birden fazla kanser çeşidi gibi) mutlaka genetik danışmanlığa başvurulmalı ve genetik analiz yapılmalıdır. Bu yolla kanser olması muhtemel bireyler erken dönemde tarama programına alınıp erken dönemde yakalanması ve uzun süre yaşaması mümkün olmaktadır. Özellikle kanser hücresinin anormal çoğalmasına yol açan sinyal yolaklarını hedefleyen ve geleneksel kemoterapiden farklı olan bu yeni moleküler ilaçlarla artık çoğu kanser hızla ölümcül olan bir hastalık olmaktan çıkıp diyabet ya da böbrek yetersizliği gibi daha kronik bir hastalık haline dönüşmektedir.”

Kanser tedavisinde son zamanlarda önemli gelişmeler sağlandığına dikkat çeken Demir, “Bu nedenle kanserli hastaların ve yakınlarının çaresiz olmadıklarını bilmeleri ve zamanında uygun tedaviye başlatılması çok önemlidir” ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim